82. Bölüm - Küçük Kız

3K 363 130
                                    

Buraya kadar beni hiç yalnız bırakmadan sabırla Eva'nın çilesini okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim.

Kitaplarda; genelde kötü adamlarla işi olmayan kadın karakterler, ya da kötü adamın içindeki iyiliği ona gösterip değiştiren kadınlar okumaya alışığız belki biraz. Ve elbette hikâyelerinin mutlu sonla bitmesine...

Sanırım bu, bizi kitaba bağlayan unsurlardan biri. O yüzden bir kez daha, "Bu ne be?" deyip beni yalnız bırakmadığınız için teşekkür ederim. Eva'nın hikayesi ikinci kitapta başlıyor ve okumayı merakla beklediğimiz bambaşka bir Eva orada bizi bekliyor. (Tabi esas oğlanımız da) İlk hikaye ile Eva'nın büyüyüşüne tanık olduk hep birlikte. Devam kitabı olan Alex ile sınırları aşmasını ve Aēva ile ortalığı kasıp kavurmasını okuyacağız. Yani Eva ile yanarken, Alex ile küllerimizden doğacak, Aēva ile yakıp kavuran biz olacağız.

Yazmak konusunda oldukça acemiyim. Ancak bu bölüm, bu zamana kadar yazdıklarım arasında beni en çok zorlayanlardan biri...

Kitabın başında; bir bölüme de adını verdiğim "Tekboynuz" hikayesini ve Eva'nın tepkisini umarım az çok hatırlıyorsunuzdur...

Belki yazarken kafamda her sahneyi çok net gördüğümden, ya da Eva'ya aşırı bir bağlılık hissettiğimden... Neden bilmiyorum ancak, hiç abartmadan söylüyorum bu bölümü belki yüz kez okudum. Ancak her seferinde son kısımda; ya gözyaşlarımı tutamadım, ya da en iyi ihtimalle gözlerim doldu.

Bu benim duygusallığımda olabilir tabi :D

Umarım benim kadar çabuk etkilenen, duygusal bir yapınız yoktur :D

Hepinize bir kez daha teşekkür ediyorum ve keyifli okumalar diliyorum...


Duncan o gece Shadowmon'dan ayrıldı...

Koskoca iki gün boyunca yokluğunu deli gibi hissedeceğimden neredeyse emindim. Konuşacak kimsem kalmayacak ve sanki yeniden terkedilmişim gibi kendimi yapayalnız hissedecektim. 

Kafam, Ingrid ile ilgili düşüncelerle de doluydu. Belki paranoyaklık yapıyordum ama ona karşı olan şüphelerimin önüne geçemiyor, ancak yine de bir şekilde hamile kalmama sebep olup, beni riske atabileceğine inanmak istemiyordum.

"Ertesi gün kurtulacağım." düşünceleriyle baş ağrılarıma rağmen keyifle uyandığım o sabah, nedense Ingrid odamda yoktu. Her sabah uyandığımda ilk onu görmeye bir şekilde kendimi alıştırmıştım bile... 

Yataktan hafifçe doğrulup odaya bakındığımda masanın üzerindeki kahvaltımı gördüm. Kendimi o kadar yorgun hissediyordum ki, yataktan kalkıp masaya gitmek bile o an benim için resmen bir mücadeleye dönmüştü.

Ingrid'in, benim için hazırladığı çaya tiksinir gibi bakarak elimden geldiği kadar bir şeyler yemeye çalıştım ve lanet çayı elimin tersiyle iterek kendimden uzaklaştırdım. Elbette tek lokmasını bile içmeyecektim. Ancak, Ingrid gelmeden o lanet şeyi sanki içmişim gibi bir yerlere dökmek zorunda olduğumu kafama not ettim.

Kendimi zorlayarak bitirdiğim yemekten sonra hissetmeye başladığım baş ağrılarım bu kez hiç olmadığı kadar şiddetliydi...

Neler oluyordu?

Derin bir nefes alarak, kendimi toparlamaya çalıştım. Ancak o an nefes alabilmek için bile delicesine çaba harcamam gerekiyordu.

Baş ağrılarım, artık dışarıdaki sesleri bile duyamayacağım şekilde kulaklarımı uğuldatırken, önümdeki masaya burnumdan damlamaya başlayan kanı görüp kaşlarımı çattım.

EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin