1.8

7.4K 273 14
                                    

"Hâla aynısınız." Karşıdaki adamın hafifçe güldüğünü duydum. Herkes bana odaklanmıştı.

"Pardon tanıyamadım. Kimsiniz acaba?" Karşıdaki adam derin bir nefes aldı.

"Bedirhan amcan, kızım." Gözlerim şok içinde açıldı. Nil'in babası arıyordu. Yıllardır konuşmadığı babası. Bedirhan ağa.

"B-Bedirhan amca..." Kekeledim. Niye kekelemiştim ki? Nil'in kaşları çatıldı ve bana bakmaya başladı.

"Nasılsın kızım?"

"İyiyim amca, sağolasın. Sen nasılsın?" Derin bir nefes aldı adam.

"İyi diyelim, iyi olsun yavrum. Ne yapıyorsunuz? Nil kızım nasıl?" Nil'e baktım. Hepsi beni izliyordu.

"İyi, o da iyi amca. Hayırdır, kötü bir şey yok inşallah." Adam öyle bir iç çekti ki, bir şey olduğunu çok belli etti.

"Kızım, Mardin'e gelin. Hasretinizden öldük. Derya teyzen de çok özledi sizi. Pera da özledi..." Perayı en son gördüğümüzde, beş yaşındaydı. Telefonda konuşuyorduk. Şu an on dokuz yaşındaydı. Aramızda altı yaş vardı. Ablasıyla da öyle.

"Amca, lafı gevelediğinin farındayım. Direkt söyle. Sadete gel."

"Peki kızım. Toplanın gelin. Düğünümüz var." Kaşlarım hafifçe çatıldı. "Pera evleniyor." Bu seferde kaşlarım havaya kalktı ve gözlerim açıldı.

"N-ne demek evleniyor? Amca, Pera daha on dokuz yaşında. Ayrıca, sen vermem kızımı diyordun. Ne değişti?"

"O, geçmişte kaldı. Töre böyle kızım. Biz üstüne söz söyleyemeyiz. Dört gün sonra düğün. Yarın otobüse binin de gelin. Pera sizi de istedi."

"Peki, peki amca." Derin bir nefes aldım. "iyi akşamlar." Onun bir şey söylemesini beklemeden telefonu kapattım ve masaya koydum. Nil'e bakmaya başladığımda, gözlerinin dolduğunu gördüm. "Nil..."

"Nasıl yapar bunu?" Bana baktı. "Daha küçük o." Mete, elini Nilin elinin üzerine koydu. Hafifçe kolundan tuttu ve kendine doğru çekip sarıldı. Nil bir kaç dakika sonra büyük bir hışımla ayağa kalktı. Gözündeki yasları sildi. "Mardin'e gidiyorum! Hemde bugün!" Gözlerim şok içinde açılmıştı. Yavaşça ayağa kalktım ve masanın karşısından ona bakmaya başladım.

"Bu saatte otobüs mü var? Saçmalama Nil, otur oturduğun yerde! Yarın gideceğiz."

"Otobüsle mi gideceğiz gerçekten? On altı saat yol çekmek mi istiyorsun hayatım?" Erene dönüp gözlerimi kocaman açtım. Şimdiden midem bulanmıştı ve yüzümü ekşitmiştim. "Bende öyle tahmin ediyordum. Uçakla iki saat yol çekmek daha mantıklı, değil mi?" Hepimiz onu onayladık.

"Yanlız, Gediz de gelecek bizimle. Salak spor salonundan kovulmuş. Başka yerde hoca olacakmış da, iş bulmaya çalışıyor." Eren telefonunu aldı ve bir şeyler yapmaya başladı.

Yaklaşık yarım saat geçmişti. Hepimiz içeri geçtik ve koltuklara oturduk. Eren de telefonunu bırakmış bana doğru dönmüştü.

"Ooo paşam, siz burada mıydınız ya?" Kaşlarını hafifçe çatıp güldü. Yanıma yaslandı ve kolunu omzundan attı.

"Kusura bakmayın sultanım, sizin için uçak ayarlıyordum. Affedin." Başımı omzuna koydum ve Meteyle Nil'i izlemeye başladım. Mete, Nil ile uğraşıyordu. Stresini, sinirini almaya çalışıyordu. Onunla ilgileniyor, mutlu etmeye çalışıyordu.

Yanlış Zaman ♡ Where stories live. Discover now