12.BÖLÜM

114 97 3
                                    

Keyifli okumalar💝

Kalbim, bedenim ve ruhumla  yorgundum. Nereden nereye gelmiştim. Her şey o kadar hızlı bir şekilde gelişti ki, sinir sistemim dahi  dayanamıyordu. daha düne kadar tek derdim ödevlerim ve sınavlarımdı.

𝙽𝚊𝚜ı𝚕 𝚋𝚞 𝚑â𝚕𝚎 𝚐𝚎𝚕𝚖𝚒ş𝚝𝚒𝚖?

Öncesinde bir cinayet sonrasında karakol sonrasında kayboluş daha ne olacaktı daha merak ediyorum. Daha ne yaşayacaktım. Ne olabilirdi daha fazla diye sinirle düşünüyordum.

𝙲𝚒𝚍𝚍𝚎𝚗 𝚍𝚊𝚑𝚊 𝚗𝚎 𝚘𝚕𝚊𝚋𝚒𝚕𝚒𝚛𝚍𝚒?

Koridorun ortasında çaresizce kalakalmıştım. Belki yalnız değildim ama yalnız hissediyordum kendimi hem de çok yalnız.

Bir kabusun içerisinde yeni bir başlangıca geçmiştik. Ve ben şuan yalnızdım. Rüzgarla gizem yanımda olsaydı belki kazanırdım. Ama ben tek kalmıştım. Gücüm kalmamıştı.
burada tek olmak bile canımı sıkıyordu.

Ama buna rağmen burada oturup beklemeyecektim.

Belki attığım adımlar sağlam olmayabilirdi.
Bundan emin de olmayabilirdim.

Ama ne olursa olsun, başarısız dahi olsam o adımı atacaktım.

𝙱𝚊ş𝚔𝚊 𝚢𝚊𝚙𝚊𝚌𝚊ğı𝚖 𝚋𝚒𝚛 ş𝚎𝚢 𝚢𝚘𝚔 çü𝚗𝚔ü.

Dedem'e dönerek,

"sen eve geç dedeciğim. Ben geleceğim."

"Ne demek geleceğim  kumsal, nereye gideceksin?"

Kurduğu cümle ile ayağa hışımla kalkması bir olmuştu.

Üzmek istemiyordum ama bu neden beni durduramayacaktı.

İçindeki endişesi yüzüne de yansıyordu.
Kırışmış olan  göz çevresi, daha da kısılan gözleri ile daha da ortaya çıkmıştı.
Bunu görmek zor değildi.

"önemli değil. Sen eve geç dedeciğim." Dedim.

Kurduğum cümle hiç benlik, kumsal
Aksoy'un ağzından çıkabilecek bir cümle değildi.

Ki bu dedemin yüzünden de anlaşılabiliyordu.
Yüzündeki ifade'ye bir de şaşkınlık eklenmişti.

"kumsal,beni korkutma kızım."

Korkulacak bir şey var mıydı bilmiyorum ama ben gizem için korkuyordum ya başına bir şey geldiyse?

"Bişey yok, dedeciğim. Sen lütfen eve geç."

Bir an önce buradan çıkıp gitmek istiyordum.
Boğazımda kurumuş, sanki nefessiz kalmıştım.

Havadaki hastane kokusunu umursamadan derin bir nefes aldım.

𝚅𝚎 𝚋𝚒𝚛 𝚍𝚊𝚑𝚊

Boğazımın hem kuruluğunu hem de yanmasına iyi gelmişti.

𝙱𝚘ğ𝚊𝚣ı𝚖𝚍𝚊𝚔𝚒 𝚍üğü𝚖 𝚖ü 𝚒ç𝚒𝚖𝚒 𝚢𝚊𝚔ı𝚢𝚘𝚛𝚍𝚞 𝚢𝚘𝚔𝚜𝚊 𝚒ç𝚒𝚗𝚍𝚎 𝚘𝚕𝚍𝚞ğ𝚞𝚖 𝚍𝚞𝚛𝚞𝚖 𝚖𝚞?

"tamam kızım, sana güveniyorum."
Dedemin kurduğu bu cümle oldukça güven kokuyordu.

El sallayarak dedemle vedalaştım. Ve aklımdaki tek düşünce gizemi bulmak.

Tüm düşüncelerimi koydum önüme, hastaneyi terk ettim.

Önce rüzgarı bulup konuşmalıydım. Bu zamana kadar neredeydi, neden yanıma gelmedi öğrenmeliydim.

Okulda onu havalı bulan kızları bulup numarasını alabilirdim. İllaki birinde vardır.

Yani ilk haftadan olmaz diyebilirsiniz ama buradaki kızlar erkeklerden daha çapkındı resmen.

Rüzgar da rahat bir insan ama ona bu konuda net bir şey söyleyemiyordum çünkü onun farklı bir havası vardı.

𝚘 𝚔𝚊𝚍𝚊𝚛 𝚙𝚎ş𝚒𝚗𝚍𝚎𝚗 𝚔𝚘ş𝚖𝚞ş𝚕𝚊𝚛𝚍ı.
𝙱𝚊𝚛𝚒 𝚋𝚒𝚛 𝚒ş𝚎 𝚢𝚊𝚛𝚊𝚜ı𝚗.

Bu saate okula gidemezdim.

Herkes nerede olduğumu sorar ve merak ederdi.

𝙰𝚌𝚊𝚋𝚊 𝚋𝚞 𝚘𝚕𝚊𝚗𝚕𝚊𝚛𝚍𝚊𝚗 𝚑𝚊𝚋𝚎𝚛𝚕𝚎𝚛𝚒 𝚟𝚊𝚛 𝚖ı𝚢𝚍ı?

O yüzden biraz bekleyip okul çıkışına gitmem gerekiyordu. Dikkat de çekmemeliydim.

Bu yaşanan gizemli olayların illaki bir açıklaması olacaktı. Olmak zorundaydı. Bu olaylar normal değildi. Fazlaca titiz ve gizli tutuluyordu. Açıklığa kavuşması gereken çok şey var. Benim çok detaylı düşünüp, akıllıca hareket etmem lazımdı. belkide şu an benim peşimdeydiler. Onlara karşı kendimi korumam lazımdı.

Çok dikkatli olmam lazımdı.  Üzerimi değiştirmek isterdim.
ama buna vaktim yoktu. Sakin bir yerde okulun çıkış saatini beklemem lazımdı. Yaklaşık  iki saat vardı. Sakin ve beni kimsenin göremeyeceği bir yerde beklemem gerekiyordu.

Böyle şeyler yaşamadığım için hiç bir fikrimde yoktu. Ama kafe'nin en gizli kısmında oturacaktım. Çünkü aklıma gelen başka bir yer yoktu. Burada oturup düşünecektim.

hem okula da yakındı. Okulun çıkışını da görürdüm buradan. Kafe'ye girip gözüme kestirdiğim en kuytu köşeye oturdum. Burada genelde ya sevgililer ya da bir grup arkadaş otururdu. O yüzden tavan altı kuytu köşedeydi. Az da olsa kendimi güvende hissediyordum.

Kafamdaki soru işaretleri bedenimin yorgunluğunu dahi unutturuyordu.

Allah'tan dün gece az da olsa uyumuştum birde uykusuzluk çekmeyecektim. Yaklaşık yarım saat olmuştu gelelim.

Biraz telefonumla uğraşsam zaman geçerdi aslında. Cebimden çıkıp ekrana baktığımda şarjımın yüzde beş olduğunu gördüm.

Ne kadar şansızdım. Dedemin bana ulaşması lazımdı. O yüzden kafe deki görevliden yardım istemeyi düşündüm.

"pardon bakar mısınız?"
Oradaki garsona seslenmiştim. Ve duyması ile birlikte göz göze gelmiştik.

"tabi buyrun."

İlgisiz olmalarının aksine kibar bir davranışları vardı.
Bu cevabı verirken aynı zaman da yanıma doğru geliyordu.

"şarjımın bitti de yardımcı olabilir misiniz?"

"Tabi hemen verin ben cihaza takayım."

"bu arada sizinle ilgilenemedik kusura bakmayın. Garsonlarımız bugün yok. Hemen ilgileneceğim sizinle."

Gerçekten de hiç garson yoktu. Yarım saat boyunca yanıma kimse gelmemişti. Ve kafe bomboştu. Kimse yoktu. Ve ben geldiğimden beri de kimse gelmemişti.  çünkü saat erkendi. buradaki kafeler genelde çıkışta kalabalık olurdu.

Benim çıkış saati olmadan burayı terk etmem lazımdı.

Kaçarak ya da bir şey yapmak için kendi fikirlerimle hareket ediyordum. Polise gitmek aklımdan geçiyordu. Ama bunu yapamazdım.

çünkü bu adamlar polisten korkmuyordu. Olaydan bir saat sonra polisler devreye girmesine rağmen bu adamlar gizemi kaçırabilmişlerdi.

Kim bilir nereye götürmüşlerdi. Ne haldeydi kim bilir. O an aklıma acaba o hapları aldığı kız ile ilgili olabilir miydi? Çünkü gizemin hayatında tehlikeli olabilecek kimse yoktu.

Aklımdaki onca düşünceyle burada zaman geçirmeye çalışıyordum.
Oturup beklemek gerçekten çok sıkıcıydı.

Yaptığım tek şey camdan dışarıyı izleyerek beklemekti.

HER ŞEY BİRAZ SENWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu