Niall ve Liam ise çiftlik evinde kaldıkları için fabrikada kaçak yaptıkları işten olmuşlardı ama ikisi de pek umursamıyordu çünkü genelde işlere girip çıkarlardı. Yeni bir iş veren bulmak zor olmazdı çünkü on sekizini yeni doldurmuş iki gencin hem çalışma kapasitesi fazla olurdu hem de normal bir işçi kadar para almasalar bile ikisi de çalışmayı kabul ederdi. Harry'nin işi hâllolana kadar burada kalmaya Louis tarafından ikna edilmişlerdi. İkisi sıkıldıklarından birkaç güne bir uğrayan Zayn'e sarıyorlardı. Louis, annesine olanı biteni anlatmış Harry artık yurtta kaldığından suçlu olmayacak olsa bile Niall ve Liam'ın yanında kalmaya başlamıştı.

Harry, kollarını Niall'a sardı.
"Neler yapıyorsunuz? Koskoca adamla uğraşmasana Ni."
Niall, sırıtarak geri çekilip onu Liam'ın kollarına bıraktı. Liam'la göz göze geldi. Liam, "Niye sevgiline bulaşsak daha mı iyi olacak?" Diyince Harry'nin gözleri büyüdü. Yanaklarına inen kırmızılığı Louis görmediği için çok şanslıydı.

Kendisiyle dalga geçen arkadaşının kolunun altını cimcikledi sarılmaya devam ederken. Liam, çaktırmadan geri çekilip Niall ile alttan el çakıştı. Louis'i kabul etmeleri kolay olmamıştı hâlâ tam olarak da kabul etmis değillerdi. Kıvırcığı onun yanında ilk defa bu kadar çok gülerken görünce ikisi de 'Tamam.' Demişlerdi.
'Tamam, bu adam kıvırcığa hiç olmadığı kadar iyi geliyor.'

Louis, gülerek Harry'yi tekrar yanına çekti. Hafif kızarık yanaklarını ve dudağını dişlediğini görünce oracıkta yüzün her zerresini öpmek istedi. Elini kavrayıp iyice yanına çekti.
"Neler aldınız, dolapta son alışverişten pek bir şey kalmamıştı."
Zayn, poşetleri kurcalarken konuşunca Louis, Harry'ye dalıp gittiği andan sıyrılmak zorunda kaldı.

Poşetleri, Zayn'e verdi.
"Biraz sebze var ve konserve şeyler aldım. Kızartma yapıp üzerine sos falan yapabiliriz."
Zayn, baş sallayıp poşetlerle mutfağa doğru yürümeye başladı. Louis, arkasından bağırdı.
"Birinde sadece pamuk şekerler var! Tezgaha bırak onları!"

Niall ve Liam pamuk şeker lafından sonra Zayn'in arkasından mutfağa ilerledi seri adımlarla. Louis bu kez de onlara
"Yiyemezsiniz!" Dedi.
Oflama seslerini duyduklarında Harry de Louis de güldü.
"Çeyizine mi saklıyorsun kardeşim! Niye yemiyoruz ya!"

Louis, onlara aldırmadan Harry'yi peşinden sürükleyip üst kattaki kaldıkları odaya götürdü. Dolaba sokuşturduğu kendi kıyafetlerinden bir eşofman ve ince bir kazak çıkarttı. İç çamaşırı ve çorabı da arasına sokuşturup Harry'nin eline tutuşturdu. Beline ellerini koyup kendine çekerek alnına dudaklarını yerleştirdi.
"Kalabalık yerde duş alman zor oluyordur. Gir banyo yap hadi."
Harry, alttan alttan ona bakınca dayanamayıp burnunun ucunu öptü. Harry'nin yaptığı her şeyde hızlanan göğsü Louis'yi öyle keyiflendiriyordu ki. Tanrı'nın kusursuz sanatından ibaret olan zarif yeşillerin sahibine doğru eriyordu adeta. Harry'nin kendisine bakarken göz bebeklerine ilişen parıltıya alışmıştı. En güzel alışkanlıktı. Burnunun ucuna dişlerini geçirince önce irkilip sonra gülmeye başlayan kıvırcığın yanaklarını kavrayıp kendisi de güldü.

"Bir saniye gözümü ayırasım yok üzerinden."
Harry'nin yüzü yanaklarına yaslanan avuçların arasında gevşedi. Koku bile güven hissi verir miydi insana? Veriyordu.
"Ayırmıyorsun ki..."
Louis, saçlarını alnından itibaren geriye doğru okşamaya başladı.
"Ayırabiliyor musun diye sordun mu?"

Harry'nin gözleri aralanıp şefkat bürüyen mavilere kenetlendi. Bu adam hep böyle güzel mi bakıyordu yoksa Harry mi ilk defa böyle bakan birini görüyordu? Aklını yitiriyordu. Bir anda masmavi gözlerle değişen hayatının içinde delirecekti. Çepeçevre ruhunu saran surların taşları içinden sızan bu adamın dokunuşlarında delirecekti. Ve biliyordu, delirdikçe mavinin içine daha çok batacak daha çok sevecekti.

Ice Angel-LSWhere stories live. Discover now