{2} •siyah aura•

709 70 108
                                    

Karşısında oturan sarışın çocuk, kahve fincanının içini dikkatle inceliyordu. Sandalyede bacak bacak üstüne atarak oturmuş, kaşlarını çatarak iyice fincana odaklanmıştı. Yatağına yüz üstü uzanıp ayaklarını havada sallayan pembe saçlı kadın ise merakla onun diyeceklerini bekliyordu. 

"Ee," dedi sabırsız bir ifadeyle, "Daha ne kadar fincana bakmaya devam edeceksin?"

Sarışın adam bacağını diğer bacağının üzerinden indirdi. Mavi gözlerini fincandan çekerek beyaz porseleni sehpaya bıraktı, "Senden ballısı yok desem yeridir."

Kızın gözleri heyecanla parladı, "Nasıl yani?" Yatakta bağdaş kurar vaziyete geldi ve yastığı kucağına alarak sarıldı, "İyi şeyler mi çıktı?" derken faldan bahsediyordu.

"Sana şu kadarını söyleyeyim şekerim; falında aşk var. Yakışıklı mı yakışıklı, karizmatik mi karizmatik bir komutanla üç vakte kadar tutkulu bir aşkın içine düşeceksin!" Kızın bu numaraları yediğini görünce sözlerini sürdürdü, "Hem de bu iş evliliğe kadar gidecek. Kara saçlı, kara gözlü bu komutan senin kapını tez vakte kadar çalacak!"

Kadının gözleri parladı. "Sahi mi!?"

"Sahi," dedi alayla genç adam, "Ama bil bakalım bunları neremden uyduruyorum?"

Bu laflar üzerine kadının heyecanlı ifadesi yavaş yavaş sönmüş ve yerini kızgınlığa bırakmıştı. Kucağındaki yastığı tam onun kafasına fırlattı, "Naruto!" Yastık oğlanın kafasına isabet edince kollarını önünde birleştirdi, "Sen geç dalganı..."

Naruto bu esnada onu kızdırmanın verdiği mutlulukla sırıtıyordu, "Amma safsın be kızım. Batıl şeylere kafa yoracağına biraz çakallık öğren. Biraz kurnaz olmanın hiçbir zararı olmaz. Kafayı kullanmak lazım," Bunları, geçmişteki bir olaya gönderme yapmak amacıyla söylemişti.

Genç kadın bu göndermeyi hemen anlamış ve daha da küplere binmişti, "Bir kereliğine mahsus babama yakalandım diye, bunu her seferinde başıma kakmak zorunda mısın!? Olayın üstünden kaç zaman geçti, artık babam bile hatırlamıyor."

"Yanlış anlama Sakuracığım, elbette ki herkes en az bir kere babasına yakalanmıştır," dedi ukala bir tavırla, "Ama sarayın uşağıyla basılan bir sen varsındır eminim."

Sakura ona ölümcül bakışlarını yolladı, "Kes artık sesini." demişti. Aklına yine aylar önceki o anı geldiğinde dalgın bir tavırla, "Zavallı uşak, çok da karizmatik adamdı halbuki. Benim dikkatsizliğim yüzünden kovuldu." Naruto bunun üzerine, "Dua et ki idam edilmedi," deyip dil çıkarmıştı.

Bu sırada bir hizmetçi prensesin odasının kapısına vurdu. Sakura onu girmesi için onayladığında çift kanatlı geniş kapıyı açarak içerdi girdi.

Hafifçe eğilerek ona selam verdikten sonra, "Majesteleri, kutlama başlamak üzere. Sizi hazırlamalıyız." 

Bugün Sakura'nın on sekizinci doğum günüydü. Babası, yani kral, bunun şerefine sarayda büyük bir kutlama yapıyordu. Her taraftan seçkin insanların katılacağı geniş çaplı bir kutlama.

Sakura, arkadaşı Naruto'nun yanından ayrılarak hizmetçiyle beraber giyinme odasına gitti. Gider gitmez beline rahatsız edici korseler, suratına kat kat boyalar ve saçına süslü püslü tokalar yerleştirilmişti. 

"Bugün özel bir konuğumuz olacakmış, majesteleri." Dedi uzun pembe saçlarını tarayan hizmetçi. Sakura umursamadığını belli eden bir ifadeyle, "Öyle mi?" deyip geçti. 

Hava karardığında kutlama başlamıştı. Dört bir yandan gelen insanlar büyük salonda kadehlerini birbirine tokuşturarak konuşuyor veya müzik eşliğinde dans ediyordu. Kral tahtında oturuyor ve etrafı bir gülümseme eşliğinde izliyordu, daha doğrusu kızının gelmesini bekliyordu. Bu esnada da aile dostları olan Uzumakilerle laflıyordu.

Love & Revenge | sasusaku Where stories live. Discover now