BÖLÜM 27 "GÜRCİSTAN"

En başından başla
                                    

"Ee oğlum yüzüklerinizi ne zaman takıyoruz?"

Babaannem Ali'ye yönelik sorusunu sorarken kulaklarıma kadar kızardım. "Babaanne!"

Ali pis pis güldü. "Valla bana kalsa hemen efendim ama Ceylin istemiyor."

Bu sefer hayretle Ali'ye döndüm. "Ali!"

Babaannem şaşkın şaşkın bana baktı. "Bu iş çok uzamasın, sen anneni babanı al gel yavrum, keselim sözünüzü. Öbür türlü ayıp kaçar beraber gezmeniz."

Ali başını salladı. "Bence de efendim."

Ters ters Ali'ye baktım, dirseğimi karnına geçirirken acıyan benim dirseğim oldu. Ali pis pis sırıtmaya devam etti. Dirseğimi tutarak önüme döndüm.

"O zaman, ben gidip yemek hazırlayayım. Ceylin kızım gel, sen de yardım et." Babaannem ayağa kalkarken Ali araya girdi.

"Biz aslında İstanbul'a geçeceğiz, ne kadar çabuk olursa o kadar iyi olur. Siz hiç zahmet etmeyin."

Babaannem şaşkın şaşkın bana baktı. "O niye o?"

Sıkıntıyla iç geçirdim, Ali tüm gece İstanbul'a geri dönmemiz gerektiğini söyleyip durmuş, beni yeniden ikna etmeye çalışmıştı. Mutlaka staj bulacağımı, bu sayede burada çalışmaktan çok daha iyi bir şekilde yazımı değerlendireceğimi düşünüyordu. Üstüne üstlük zaten çok değil bir ay sonra başlayan yaz okulu için gitmem gerekecekti. O yüzden el mecburen kabul etmiştim. Hâlâ ona fazlasıyla yük olacağımı düşünsem de, bu fikirden deli gibi utansamdan yapacak bir şey yoktu.

Ali'nin her şeyi dürüstlükle anlatacağını bildiğim için hemen araya girdim. "Babaanne yaz okuluna kaldım bu yıl ben, okula geçmem gerekecek. Ali de İstanbul'a döneceği için bana eşlik edecek o kadar."

Babaannemin yüzü ışıldadı. "İyi iyi, burası zaten üç kişi için fazla küçük."

Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutarken Ali'nin keyfi gayet yerinde görünüyordu.

"Babaanne sen babamı bir ay kadar idare et, ben okul başlamadan gelip evi tutmuş olurum," dedim hızla. "Sana daha fazla yük olmayız."

Babaannemin gözleri ışıldadı. "Bak bir ayı geçme tamam mı? Burası küçük bir yer, bana yetmiyor daha."

Başımı salladım, Ali'nin bakışlarını üstümde hissederken yine utançla yanaklarım yandı. Daha ne rezilliğimi görecekti acaba?

"Tamam babaanne."

"Oğlum sen de, elini çabuk tut, yaşı geldi geçiyor bizim kızın, yüzüğünü, anneni babanı al gel. Olmaz böyle, elalem ne der?"

Babamla vedalaşıp ayakkabılarımı giymek için kapıya ilerlerken babaannemin söyledikleriyle irice gözlerim açıldı. Ali'yi babaannemin evine nasıl getirdiğime şimdi kendim akıl sır erdiremiyordum.

"Yaşım mı geçiyor?"

Ali'nin dudakları keyifle kıvrıldı. "Hiç merak etmeyin, bir dahaki gelişimizde yüzük parmağında olur."

Ben öfkeyle ona bakarken Ali'de yanıma geldi, ayakkabılarımızı giyip dışarı çıkınca tüm öfkemi ona yönelttim.

"Bakma öyle ceylan, üzülme yaşın geçse de ben alırım seni."

"Sen dayanılmaz, katlanılamaz birisin Ali!" Öfkeyle ayağımı yere vurdum. Dün kesiklerden sonra epey yaralanan ayağım bu darbenin acısıyla sızlarken yüzümü buruşturdum. Ali'nin yüzündeki benimle eğlenen ifade kaybolurken "Hiç dikkat etmiyorsun," diye kızdı bana.

MAĞLUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin