Part 14

384 37 3
                                    

[1K okumayı geçtik, teşekkürler <3]

Lena güldü.

"Gülme!" Kara gülerek tekrar elleriyle yüzünü kapattı. Lena ellerini tutup yüzünden çekti. "Utanacak hiçbir şey yok." Kara'nın kızarık yanaklarına kısa bir bakış attı ve tebessüm etti. "Gördüğüm en masum insan olabilirsin."

"Benden konuşmayı bırakalım mı?" Kara dudaklarını büzdü. "Bana kendinden hiç bahsetmiyorsun."

"Ne bilmek istersin?"

"Her şeyi. Seni mutlu eden, seni mutsuz eden, seni sinirlendiren,, ya da daha kolaydan başlayalım. Bana ailenden biraz daha bahset."

"Pekâla.. Annemi kaybettikten sonra Metropolis'e geldiğimde çok küçüktüm. Abim Lex bana satranç oynamayı öğretmişti ve ben bayılmıştım. Sabah akşam Lex ile satranç oynardık. Bütün çocukluğum sattanç oynayatak ve Lex'in ufak deneylerini izleyerek geçmişti. Biz satranç oynarken annem bizi izlerdi. Bir gün kazandım. Lex 17, ben 16 yaşlarımdaydım. Annem beni satranç masasından kaldırdı. Ve Lex ile bir daha oynamama izin vermedi. Bende annemle oynamaya başladım."

"Neden? Neden Lex ile oynamana izin vermedi?"

"Küçük kardeşine yenilmek Lex'in özgüvenini zedeleyebilirmiş."

Kara kaşlarını çattı. "Ne yani, Lex'e kaybetmeyi öğretmedi mi?"

Lena tebessüm etti. "Aynen öyle. Ne demek istediğimi tam da doğru açıdan anlıyorsun Kara." Lena gülümsedi. Mutfağa ulaşmışlardı.

"Lena?"

"Evet?"

"Şu an istediğin hayatı mı yaşıyorsun? Yani, isteğin, kalbinden geçen bu hayat mı?"

"Hayır. Alakası bile yok." Lena gülümsedi.

Kara tezgaha yaslandı. "Bana hayallerini anlatsana."

"Benim hayallerim mi?" Lena şaşırmıştı.

"Evet!"

"Yani.."

"Hadi ama! Bana gözlerini kapadığında gördüğün hayatını anlat!"

"Ben..." Lena pes eden bir bakış attı. "Daha önce kimseye hayallerimi anlatmadım."

"Bunda çekinecek hiçbir şey yok. Ayrıca, hadi ama! Burda ikimizden başka kimse yok. Cafe boş, cafenin üzerinde olduğu yol bile bomboş."

"Lex gibi, bilim insanı olup, aynı zamanda aile şirketimizi işletmek isterdim."

"Bu mu?"

"Ailemle aramızda gerçek bir sevgi olsun çok isterdim. Öz annem hiç ölmemiş olsaydı ne olurdu çok merak ediyorum. Ona o kadar hayrandım ki... 3 yaşındaydım sadece. Göle yüzmeye gittiğimizde annem göle girdi ve beklememi söyledi. Bir daha geri dönmedi. Kendini öldürdüğünü anladığım bilince gelmem birkaç senemi aldı tabii. Neyse, mutlu bir aile, ve hayalimdeki iş. İstediğim hayat bu. Fazlasına ne gerek var ki?"

Kara tebessüm etti. "Demek satranç?" Konuyu değiştirmek istedi. Lena bunu anlamıştı. Tebessüm etti. Birbirlerini anlamak için kelimelere ihtiyaç yokmuş gibiydi. "Evet, bir ara oynamalıyız."

"Satrançta berbatım. Doğru dürüst bildiğim bile söylenemez."

"Sana öğretebilirim."

"Mükemmel olur."

Cafenin kapısının açılmasıyla kapının çanı çalmıştı. Bu onlar için iş kaldığı yerden devam ediyor demekti.

~~~

Hava neredeyse kararmıştı. Kapının sesiyle Kara kapıya adımladı. "Hoş geldiniz!" Kadın kafasını kaldırınca gelen kişinin Astra olduğunu anladı. "Gelmişsin."

"Evet. Seni daha fazla zora sokmak istemedim ama bu şehirde senin dışında kimseyi tanımıyorum. Umarım kendi başına çok zorlanmamışsındır."

"Kendi başıma değildim." Kara tebessüm etti. Astra sorgularcasına baktı ve Kara onu sessizce mutfağa götürdü. "Kara! İlginç şapkalı kadının siparişi!" Lena elinde tabakla kapıya döndüğünde afalladı. "Hoş geldiniz."

"Lena'ydı. Değil mi? Kara burda olduğundan bahsetmişti ama bu saate kadar kalacağını düşünmemiştim."

"Ben siparişi götüreyim." Kara Lena'nın elinden tabağı yavaşça aldı ve dışarı adımladı.

"Evet. Kaybınız için üzgünüm."

"Teşekkür ederim. Kara'ya yardım ettiğin için de ayrıca-"

"Teşekküre gerek yok. Kahve ister misiniz?"

"Yok. Aslında baya yorgunum. Sadece sizi görüp, günü birlikte bitirmek istedim."

Lena kafasıyla onayladı. Kara yanlarına geri döndü. "Kahve?" Astra'ya sordu.

"Tanrım, çok benziyorsunuz." Astra gülümsedi. Yüz ifadesinden yorgunluğu okunuyordu. "Bugün neler yaptınız?"

Kara ve Lena önlüklerini çıkarırken birbirlerine baktılar. Kara boğazını temizleyip Astra'ya döndü. "Aslında, baya iyi iş yaptık. Umarım bugün ki kazanç işine yarar."

"İşimize." Astra kaşlarını çattı.

"Asla para almam, Astra."

"Bütün gün buradaydınız. Pazar gününüzü yaşlı kadının yıllardır görüşmediği ablasının cenazesine gitmesi için feda ettiniz."

"Neden görüşmediniz?"

"O.. zamanında büyük hatalar yaptı."

"Ne gibi?" Kara sordu. Lena sessizce Kara'nın yüzünü inceliyordu.

"Şimdi konuşacak mıyız bunları?"

"Hadi ama, kimsen olmadığını sen söyledin. Bana anlatabilirsin."

"20 yıldan fazla oldu. Ama unutulacak bir şey değildi. Kocasıyla, çocukları oldu. Ama kocası öldü ve Alura kızına bakamadı."

Kara içinden geçirdi. Alura.. Annesinin adı buymuş.

"Onu başka bir aileye verdiğinde küçük kız daha yeni doğmuştu. Ufacık bir bebekti. Kaynaklarımızı sıkılaştırabileceğimizi, bir şekilde bakabileceğimizi söyledim ama kızının sefalet içinde büyümesini istemedi. Ve kızını tanıyamadan öldü." Kara'nın şu an çok zorlandığını biliyordu. "Üzgünüm Astra."

"Üzülme Kara. Bu onun hatasıydı. Umarım o küçük kız tanımadığı annesini affeder de kardeşim huzur içinde uyur."

"Affetti."

"Ne?" Astra sordu.

"Kalktı. Son müşteri kalktı. Ee- kapanışı yapalım artık."

Astra kafasıyla onayladı. Lena hâlâ Kara'yı izliyordu. Kara ona baktığında göz göze geldiler. Lena Kara'nın yanına yaklaştı. Koluna yavaşça girdi ve parmaklarını Kara'nın parmaklarına geçirdi. "İyi misin?" Sessizce sordu.

"Annem sadece iyiliğimi istedi." Ufak bir tebessüm etti. Lena tebessümüne karşılık verdi ve kafasını Kara'nın koluna dayadı. Kara diğer koluyla Lena'yı kendine çekti. Sarıldı. Kafasının üstüne bir buse kondurdu ve çenesini kafasının üstüne yerleştirdi. Lena'nın mis kokulu saçlarının arasına.

755 kelime

Tell me it's real | SupercorpWhere stories live. Discover now