22- "Hasret Yurdunda Vuslat Yolcusu"

1.1K 125 32
                                    

""

Gözlerimi yeniden aralamak nasip olduğunda elimin üzerindeki baskı ile uyanmıştım. Ortam karanlık olsa da gözlerim ilk başta alışamamıştı. Yerimde hafiften kıpırdanmak istediğimde ise canımın yanması ile durakaldım. Aklıma yaşanan bıçaklanma olayı gelince neden sırtımın bu denli acıdığını anlamıştım. Hafif destekli olacak şekilde yan duruyordum. Gözlerimi tamamen açtığımda serumlu elimin üzerinde bir el görmüştüm.

Nerede görsem tanıyacağım parmaklar, tutuş. Sevdiğim kadının eli, evladımın annesinin. Kafamı biraz daha kaldırıp yanımdaki koltukta uyuyan Dildâr'ı gördüğümde canımın acısına rağmen dudaklarım kıvrılmıştı. Başı koltuğun kenarından aşağıya doğru düşmüş, diğer eli karnının üzerinde, dudakları hafif aralık uyuyan bir masal kahramanı. Bir masal kahramanıydı evet, benim hikayemin baş rolüydü.

Hafifçe elinde baş parmağımı gezdirdiğimde huylansa da uyumaya devam etmişti. Ben de tekrar gözlerimi kapayacakken kapının yavaşça aralanmasıyla bakışlarımı o yöne doğru sabitledim.

"Mülzem, uyandın mı? Tamam tamam bakma öyle karanlıkta daha korkunç oluyor zaten. Sustum uyusun güzel eşin." Dediğinde gülmüştüm. Her şeye rağmen bana trip atabileceğini elbette tahmin edebiliyordum, nede olsa Hamza hep Hamza'ydı.

"Kardeşim aklımızı aldın ama elhamdülillah iyisin şimdi."dediğinde üzülsem de belli etmedim. Normalde asla yapmam diyeceğim bir şeyi yapmıştım ve bu yüzden böyle bir tokada müstehak olmuştum belki de. Görünen sebeplerin altındaki binler perdeyi aralayıp kendini mihenge vurmak gerekiyordu.

"Ben de Dilâr'ı uyandırmaya geldim sabah namazı için. Sen yalnız kalma diye ilk ben gidip abdest almıştım."dediğinde kafamı onaylar anlamda salladım. Ben de namaz kılmak istiyordum! Yerimden kalkmama izin vermezlerdi ama yattığım yerden kılabilirdim. Rabbimin huzurundan bir vakit daha mahrum kalmak istemiyordum.

"Dildâr!"

"Ne oldu, bir şey mi oldu, tamam hemen kalkıyorum şimdi!"diye bir anda ayaklanınca elini de hızla çekmişti. Tuttuğum parmaklar bir anda çekilince canım yandığı için hafif bir ses çıkarmıştım. Sesi duyan eşim korkulu gözlerle bana döndü ve:

"Mülzem, sen- Allah'ıma şükürler olsun!"deyip tam bana sarılmak için yaklaşacakken Hamza ışıkları açıp yanımıza koştu. Dildâr'ı kavradı ve hafiften kızarak:

"Adam daha yeni uyandı ve yaralı kızım unuttun mu? Canı yanacak, yerinde dur azıcık. Allah'ım anne olacak hâlâ akıllanamadı." Dediğinde Dildâr korku dolu gözlerle bana bakmıştı. Elimden geldiğince sakin görünmeye çalışıp gülümsediğimde işaret diliyle:

"Sakin olun lütfen." Dediğimde Hamza'nın masum bakışlarına güzel eşimin mahcup hâli eklenmişti.

"Ben bir an heyecanla bilemedim, kusura bakma Mülzem."

Ne kusuru güzelim, geç otur şöyle."dediğimde hafifçe gülümseyip kalktığı yere oturmuştu. Hamza ikimize birden bakıp:

"Ben Dildâr'ı namaz için uyandırmaya gelmiştim ama Mülzem uyandığına göre artık doktoru da çağırmamız gerekiyor. Gidip doktora bakacağım, o zamana kadar bekleyin."dediğinde bizim onaylamamızı beklemeden gitmişti. Tekrar Dildâr'a döndüğümde bana bakmıyordu. Kucağında duran eline uzanıp tuttuğumda bakışları yeniden beni bulmuştu.

"Ben ne zaman büyüyeceğim Mülzem? Saçma sapan hareketler yapıyorum baksana, çocuk gibi. Evladıma da ya değişik bir hareket yaparsam. Neden böyle duyarsız davranıyorum?"sonlara doğru kendiyle konuşmaya başladığını fark etmiştim. Tuttuğum elini bıraktım ve işaret diliyle:

MÜLZEM (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin