25- "Dost Meclisi"

897 125 31
                                    


"

Yeni güne gözlerimizi araladığımda çok daha iyiydim. Bitmemişti, terk etmemişti dün beni ama yarın için ayakta kalmak zorundaydım. Hâlletmem gerekenler içimde kalmalıydı. Ben dışıma çıkmalıydım. En nihayetinde kaplumbağa gibi olamıyorduk. Bir anda içimize çekilip yürümeyi bırakırsak olmazdı.

Hamza sabahtan Kur'ân kursuna gittiği için görüşememiştik, Dildâr'da dönemi bitirmek için sınavlarını vermeye çalışıyordu. Tek başına onca yolu gitmesine gönlüm razı olmadığı için bazen Sümeyra bazense annem ile beraber gidiyorlardı. Yoğunluk olmadığı zaman ben de gidiyordum ama işler de mâlumdu.

Bir dahaki dönem sınav vakti oğlumuz doğmuş olacağı için şimdiden üstten ders almaya başlamıştı. Dur durak bilmeyen bir eşim olduğu için bazen ne yapacağımı bilmiyordum. Üçüncü senesinin ilk dönemini bu şekilde bitirmeye çalıştığı için üzüldüğümde beni sakinleştiren yine oydu.

"Bakar mısın ağabey, bu kitabı alacağım."karşımda bekleyen çocukla düşündüklerimden sıyrılmış ve ayağa kalkıp kitabı paketlemiştim. Ücreti de aldığımda bana teşekkür edip ayrılınca ben de tebessüm etmekle yetindim. Günün yorgunluğu iyice üzerime çökmüştü. Yerimden kalkıp içeriyi kolaçan ettiğimde öğrencilerin ders çalıştığını görünce biten bardakları topladım, yeniden isteyenlere çay ikram ettim. Birkaç koli kitap yeni gelmişti ve sisteme işlemek gerekiyordu. Ortalık sakinken onları halletmeye karar verdim.

Artık hem yeni hem de eski kitapları satıyorduk. Burası gittikçe büyük ve işlek bir yer olmaya başlamıştı. Öğrenciler, çevre, öğretmenler derken küçük çocuklar da artık gelmeye başlamıştı. Kolileri açıp sayım yaptıktan sonra yerlerini belirleyip etiketleme işlemini yaptım. Sisteme kitapları girdikten sonra yerleştirme işi kalmıştı. Onları hâlletmek için yürürken telefonumun cebimde art arda titremesi ile duraksayıp cebime elimi attım.

Hamza'm:

"Dostum bu akşam bize gelebilir misiniz yemeğe?"

"Annemler amcamlara gidecekmiş, Muaz'lar da gelecek?" (17.30)

Dildâr'a sormam gerekiyordu çünkü tüm gün yeterince yoruluyordu. Akşamları da erkenden uyuya kaldığı için gitmek istemeyebilirdi. Ben tam mesaj atacakken yeniden ekrana bildirim düşmesiyle gelen iletiye tıklamıştım:

Hamza'm:

"Dildâr'ın sınavları bugün bitmiş, benim için sorun olmaz dedi." (17.31)

Dildâr için sorun olmayacaksa benim için de sorun değildi. Onu onaylar şekilde mesaj atıp yeniden işlerime döndüm. Dükkanı bir saate kapatacaktım. Gün sonunda yorgun ama daha rahat bir şekilde dükkanı kapatmıştım.

Kapıyı kilitleyip çantamı sırtımda düzelttim ve karşıya doğru yürümeye başladım. Sonra aklıma misafirliğe gideceğimiz geldi ve yolumu çevirip pastaneye doğru adımladım. Dün Dildâr'ın telefondan pastalara baktığını görmüştüm, vesiyleyle onu da mutlu edecektim. Bize yeteceğini düşündüğüm boyda bir pasta aldıktan sonra yeniden eve doğru düşüncelerle yürümeye başladım.

Dün aklıma geldikçe çıkmaza sürükleniyordum. Boğazım ve gözlerim hâlâ acıyordu. En can yakanı ise annem için dedikleriydi. Annem hakkında konuşmasına dayanamıyordum ya da başka bir şeyine. Hayatımda böylesine yokken bir anda gelip beni darmaduman etmesine izin vermemek gerekse de, yapamıyordum. Sanırım zihnimden çok alabora olan ruhum ve duygularımdı. Dildâr'a ve diğerlerine belli etmek istemesem de doğru düzgün toparlanamamıştım. Tüm gün dalgın ve yorgundum.

MÜLZEM (Tamamlandı)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant