19- "Bir sevda işte, dahası çok"

1.2K 136 66
                                    


(Hamzacılar toplanın bakalım :))

Hamza'dan..

Yere düşen onlarca şehid, mücahid, mücahide ve daha nicesi. Bir dava uğruna kanlarını akıtıp canlarını hiçe sayan nesil. Canım kurban olsun senin yoluna kelimelerini laf olsun diye söylemeyen.

Küçüklüğümden beri Efendimiz (asm) ve Sahabe hayatları ile büyütülmüştüm.Onlar gibi olmak, onlar gibi ölmek en büyük hayalimdi içimde bir sır gibi sakladığım. Şehid olmak ya, her lafzı geçtiğinde kursağıma yumru gibi oturan iki kelime.

Allah için ölmek, O'nun Sevgilisi ve tüm Nebilerinin savaştığı dava uğruna. İslâm uğruna ölmek. Bu sevdamı ben dışında bir kişi daha öğrenmişti, Sümeyra. İlk ismini duyduğumda bile oğullarını şehadete gözünü kırpmadan gönderen o mücahide kadın gelmişti aklıma.

Tanıdığımda ise, gerçekten bir mücahide ruhuna sahip olduğunu hissetmiştim. Hz. Sümeyra oğullarını, eşini şehadete gönderen, şehid anası ve eşi olmaktan gurur duyan kadındı.
Sümeyra, kendi ailesi şehid olmuşken Efendimiz'e bir şey oldu mu diye koşarak onu arayan kadındı.
Çocuklarını Rasûlullah aşkı ile büyütmüş, küçücük yaşlarında savaşa gitmek ve Allah yolunda savaşmak için; bir dava için aşk ile koşmalarına vesile olmuş kadındı.
Benim Sümeyra'm da kendine bu güzel hanımı örnek almıştı, bunu da yeni öğrenmiştim.
Çünkü konuştuğumuzda bana ilk dediği şey, en büyük hayalinin çocuklarını İslâm ve Rasûlullah sevgisi ile büyütmek istediğiydi. Annemler yanımızdaydı ve ona bu soruyu Dildâr yönelttiğinde böyle bir cevap vermişti.
O an, nedense içimde yüreğime akan bir şeyler olmuştu. Adını bilmiyordum ama çok güzeldi.

Sonra ikimiz de konuşmuştuk tabi ama ben o sözlerin etkisindeydim. Daha güzel ne derse desin onu yüreğime iğneleyip asmıştım bir kere. Diğerlerini de tek tek iliştirdim, hepsine zarar vermekten korkarak parmak uçlarımla sabitledim kalbime.
O kırılmasın hiç diye.
Ondan gelen her şey de kırılmasın.

"Hamza, iyi misin oğlum?"duvara doğru bakan beni ilk fark eden olmasa da sormaya cesaret eden annem olmuştu. Mülzem oturduğu yerden bana arada bir baksa da ellememişti. Anladığını biliyordum. Ona bazen hiçbir şey demesem de beni benden iyi tanıdığını biliyordum.

"Bilmem ki anne iyi miyim?" Dildâr bana baktı ve elindeki not çıkardığı defterden uzaklaşıp gülümseyerek:

"Yarın yüzükler takılacak ya, heyecan vardır ağabeyimde."dediğinde onunla beraber annem de gülmüştü. Mülzem'e baktığımda bana hafiften tebessüm etmişti. Sanki ben hep yanındayım dermiş gibi.

Ben de ona gülümseyip yeniden hiçbir şey demeden önüme döndüğümde bu sefer Dildâr'ın sesiyle düşüncelerim bölünmüştü:

"Ağabey, ben hani dün ağladım ya. Sen de üzüldün özür dilerim. Elimde olmayan sebeplerden böyle davranıyorum."

"İnsan elinde olmayan sebeplerden ağlar mı?"dediğinde Mülzem'in gözlerinin içi gülüyordu. Hayır bu çocuk neden böyle güzel bakıyordu anlamıyordum. İnsan gözleriyle konuşur muydu ya? Benim güzel yürekli kardeşim konuşuyordu işte.

"Kızım çatlatma insanı da söyle, düşündüğüm şey mi?"dediğinde Dildâr'ın yine gözleri dolmuştu. Araya atlayan ben sinirle:

"O zaman yine niye ağlıyorsun kızım! Sinir ettin beni iyice. Mülzem bir şey desene şuna!."dediğimde Mülzem işaret diliyle:

"Mutluluktan o kardeşim."dediğinde kaşlarım havaya kalkmıştı. Babam da dikkatli dikkatli bize bakarken annem bir anda:

"Ay hayırlı olsun annem. İnanamıyorum, Allah'ıma şükürler olsun bu günleri de gördüm."deyip kalktığında Dildâr da ayağa kalkmış ve sarılmışlardı. Babam da Mülzem'e:

MÜLZEM (Tamamlandı)Where stories live. Discover now