(batı)

Arkasından onu takip etmiştim bana yalan söylediğini biliyordum. Koşarak gideceğini ağlayacağını biliyordum... Evinin önüne kadar geldi ve bir anda durup kolları ile yüzünü sildi. Ardından derin derin nefesler alıp demir kapıya yöneldi , kapıya vardığında balkonda annesi ile abisini gördü, konuştular ve içeri geçti...

Onu ne kadar yaraladığımı biliyordum ama benim yüzümden tekrar acı çeksin istemiyordum. Herkes şanssızlık getirdiğimi söylerken haklıydı. Ben herkese şanssızlık veren biriydim yapmam gereken şey buydu. En doğrusunu yaptığımı söyleyerek kalbimi susturmaya çalışıyordum... Onu ne zaman gelsem izliyordum. Susmalıydı o acı çeken iç sesim... Sonuçta onu gelip hep kontrol edecektim ama gidemiyordum şuradan sanki mıhlanmıştım şu kapının önüne bir adım geri gidemiyordum...Balkona çıktı ve gökyüzüne baktı. Biliyordum bana anlatamadığı ne varsa gökyüzüne anlattığını onun her şeyini ezbere biliyordum. Benim için her şeyin ilkiydi o. her geri geldiğimde birkaç saat buralarda takılır sonra eski evimizin oraya giderdim.

Hep yaptığım şeyi yaptım yavaş yavaş eski evlerine doğru gitmeye başladım. Her zaman beni karşılayan tabela karşımdaydı "26.cadde" ne çok şey olmuştu burada... Nelere şahit olmuştu bu gökyüzü, mahalle, yerdeki toprak ve taşlar... Eski evlerinin orada oturan birileri vardı beni her defasında bahçelerinde gördüklerinde bir şey demiyorlardı artık... Onlardan tek istediğim bahçedeki ayva ağacını kesmemeleriydi. Şu ana kadar hiçbir şey yapmadılar o ağaca , bütün ağaçlar kesilmişti ve bir tek o kalmıştı bizim gibi... Onu hep kendime ve İpara benzetirdim her yıl büyürdü ama hiçbir zaman meyve vermezdi ... Buraya ilk geldiğimde hasta sanmıştım ama değilmiş her defasında kışın çiçeklerini açardı kar yağardı ve her şeye rağmen yine de o zaman açardı çiçeklerini... Ardından yaz gelirdi ve bir tek meyve onda olmazdı sadece benim burada kaldığım yıl vermişti .Her gün yanındaydık . Bildiğimiz hikayeleri anlatırdık, şarkılar söylerdik ona anılarımızı verirdik ve o da o yıl da meyve verdi. Annemler bizim sayemizde güçlendiğini söylerdi. biz beraberken güçlüydük ama acı veriyorduk birbirimize... bana her baktığında o iğrenç insanın aklına gelişini biliyordum ... Bunun oyun olduğunu söylüyordu...Acı veren şeyler nasıl oyun oluyordu?

Bahçeye indim ve yine ağacın yanına gittim çiçeklerini açmıştı yine erkenden... Gidip ağacın dibine oturdum buraya geldiysem kanıtları yok edip gitmeliydim. Doğu buraya geldiğimi bilse ona zarar verdiğimi düşünüp uzaklaşmak yerine onun yanına gelecekti bu da benim için daha kötü olurdu. Amacım onu uzaklaştırmak ve güzel hayat yaşamasını sağlamaktı...

Eve gitmeden önce babaanneme uğramalıydım. Bana en çok yardım edenlerden birisiydi. Kimse beni sakinleştiremez iken babaannemin dizlerinde uyuya kalırdım ve kendime gelirdim. Ne zaman doğu zorluklar ile karşılaşsa ben geliyordum ve onun kaldığı yerden devam ediyordum. Benimle birkaç kez anlaşmak için bağ kurmaya çalıştı ancak her zaman ki gibi hiçbir işe yaramadı. Nedeni ise beni anlamamasıydı çünkü her zaman olaylara kendi bakış açısıyla bakardı ve bende bundan hoşlanmadığım için konuşmak dahi istemezdim. İnsanlara zarar verdiğimi söylerdi fakat bilmiyordu ki bizim şanssızlık getirdiğimizi. İparın başına gelenler, babamın ölümü hepsi bizim suçumuz idi uzak kalmalıydık her şeyden ve herkesten en çokta İpardan...

Merdivenleri çıkıp sokağa adımımı attım. Her adım beni gitmem için zorluyordu. Geçen yıl boyası yapılan ama yağmurdan dolayı dökülen eve doğru yöneldim. demir kapıyı açıp merdivenlerden çıkmaya başladım , zili çaldım ve beklemeye başladım her yeri anı dolu olan evin kapısında . İçeriden sesler geliyordu babaannem ayaklanmış ve geliyordu anlaşılan. Kapıyı açtığı an ona sımsıkı sarıldım. Belli ki beni gördüğüne sevinmişti . Kapıdan girip salona geçtik. Babaannem neden geldiğimi anladığı gibi oturdu kanepenin bir ucuna ve dizlerine vurdu bu hali sanki evine hoş geldin demek demekti. Yanına gittim ve önce oturdum sonra da yavaşça dizlerine uzandım...

"İyi misin benim küçük oğlum."

Beni hep gözlerimden tanırdı . Ona çok güzel baktığını söylerdi.

"İyiyim desem de yalan olur babaannem . Beni tek tanıyan sensin galiba."

Evet beni tek tanıyan oydu. Galibası yoktu bunun.

"Buraya neden geldin? İpara mı baktın yine?"

Nasıl da tanıyordu beni...

"Nasıl anlıyorsun hemen? Bazen korkutuyorsun beni..."

"Biliyorum, çünkü seni tanıyorum oğlum."

Doğruydu tanıyordu...

"İyi ki geldin ama doğu neden gitti? Yine mi korktu ve kaçtı gerçeklerden."

O hep kaçıyordu babaannem...

"Hoş mu geldim cidden? Bildiğimiz doğu işte. Keşke bir kez de bana bırakmasa acılarını..."

"İkinizde aynısınız benim için .İkiniz de canımın parçasısınız oğlum ama Doğunun kendisine gelmesi gerekiyor artık. Her şeyden böyle kaçamaz."

Kaçamazdı ama kaçıyordu her defasında...

"Öyle babaanne ama bildiğimiz ödlek Doğu işte."

Gülmeye başladık ikimizde.

"Kendine laf söylüyorsun farkında mısın miniğim?"

"doğru kendime söylüyorum ama diğer benliğim gibi değilim en azından..."

"Onu boş ver .Bir gün oda her şeyin üstesinde gelecek ama zaman lazım. İparla ne konuştunuz?"

"Pek bir şey konuşmadık ki sadece bakmak istedim."

Yalan söylüyordum ve o bunu biliyordu.

"Doğunun bir şeyleri hatırlaması ve üstesinden gelmesi için ona ihtiyacı var oğlum değil mi?"

Artık umurum da değildi daha fazla acı veremezdik İpara.

"Bakar artık çaresine babaanne her şeyde de biz mi yardım edelim?"

"Düzelmesi lazım batı farkında değil misin? Canı yanınca kaçıyor..."

İlk defa adımı söylüyordu . Asla adlarımızı söylemezdi bizlere aynı kişi olduğumuzu ve birleşmemiz gerektiğini söylerdi.

"Farkındayım babaanne ama bırak akışına ne olacaksa olur artık."

Gitmek istemiyorum diyemiyordum. İparı hep gelip kontrol etmek için gitmemeliyim diyemiyordum... Keşke söyleyebilseydim ama dersem benim aleyhime olacağını biliyordum.

"Babaanne izninle benim gitmem gerekiyor."

"Tamamdır gidebilirsin oğlum ama dikkatli ol."

Kafamı yavaşça dizlerinden kaldırdım ve doğruldum yerimden. Kapıya doğru yöneldim ardından kapıyı açıp dışarı çıktım. İparın getirdiği çiçekler kapının önünde duruyordu... Demir kapıyı açtım ve arkama dönüp el salladım babaanneme.

Sokağa çıkıp, durağa doğru yola çıktım. Durağa vardığımda telefonu çıkarıp İpara yazdıklarımı sildim ve egonun geliş saatine baktım. 15 dakika kalmıştı gelmesine . Duraktaki banka oturup beklemeye başladım. İleriden geldiğini görünce ayağa kalkıp cüzdanımdan ego kartını çıkardım, kapılar açılınca içeri geçtim ve kartı okuttum ardından en arkadaki boş yere yöneldim...

26 || TextingWhere stories live. Discover now