11

464 308 138
                                    

(Doğu)

Hep derlerdi ki zaman her şeyin ilacı. Peki benim yaralarım üstünden yıllar geçmesine rağmen neden iyileşmiyordu. Hani unutmazdın ama acı çekmezdin? Neden hem unutmayıp hemde acı çekiyordum? Kafamın içi nedenler ile doluydu. İpar'ın dedikleri şeyler o kadar çok kurcalıyordu ki aklımı bazen neye inanacağım şaşırıyordum...

Annem ile babaanneme gitmek için hazırlanıyorduk. Çantama kitaplarımı doldurdum. Son sınıf çilesi hiç mi bitmezdi? Hayır sorun son sınıf olmakta değildi öğrenci olmaktaydı öyle bir düzen dayatmışlardı ki ne yapacağımızı bilmiyorduk. Yayınevleri, dershaneler, özel okullar her birimizi para olarak görüyorlardı. Ücretsiz hiçbir şey yoktu. Her şey ama her şey paralıydı. Çalış diyorlardı ama nereden bulacaktı durumu olmayan insanlar? Kimse kimseye acımıyordu nasıl kazanç sağlarız bunu düşünüyorlardı. Yaşadığımız çağ buydu işte...

Annemin bana seslenmesi ile düşüncelerden sıyrıldım. Beni aşşağıya çağırıyordu. Eşyalarımı alıp aşağıya indim. Çantaları bagaja koyup arabaya bindik. Yolda ilerlerken aklıma İpar'ın babaanneme vereceği şey geldi. Acaba neyi vermişti? Bir tarafım deli gibi merak ederken diğer tarafım kurcalama sonunda kötü şeyler olacak diyordu. Bir saat sonra evin önüne gelmiştik. Ev hala eskisi gibiydi. Geçen yıl yaptığımız boya yavaş yavaş dökülüyordu. Arabadan eşyaları aldım. Demir kapıyı açtım ve içeri yöneldim. İlerlerken gözüme çiçekler takıldı babaannem çiçeklere bakamazdı. Ona ne zaman çiçek alsam birkaç günde solup giderdi. Karşıdan gelen babaannem çiçeklerin dikkatimi çektiğini görünce gülümsedi. Annem de çiçekleri tam soracaktı ki babaannem konuşmaya başladı:

"hatırlıyor musun Sibel? Siz buradayken komşumuz Gülperi vardı. Bilirsin çiçekleri fazla severdi alerjisi olmasına rağmen. Kızı yanıma gelirken çiçekte getirmiş. Her hafta gelip suluyor bakıyor onlara. Bazen daha sık geliyor onu izliyorum pencereden..."

Konuşmaya devam ederken bana bakıyordu. Yüzümde bir şey falan mı vardı? Telefonumu çıkardım ve ön kameradan yüzüme baktım hiçbir şey yoktu. Telefonu geri cebime koyarken annemlerin konuşmasına kulak misafiri oluyordum.

" doğu ile yaşıttı ya kızı. Adı İpar. Doğu ile oynayan tek çocuk oydu hatırlamıyor musun? "

İpar'ın anlattıkları Gerçek miydi şimdi? Kafamda kaset gibi dönüyordu dediklerim. Annemler içeri doğru ilerlerken bende peşlerinden gidiyordum tam o sırada babaannem bana dönüp markete gitmemi istedi evde ekmek kalmamış. Tekrar geri dönüp sokağa çıktım. Buradan ayrılışımızı hatırlıyordum sadece. Bütün evler aynıydı sadece tek tük dış cephesini değiştirenler vardı. Bu mahalle hiç değişmiyordu... Küçükken yürümüş müydüm acaba bu yollardan? Yada nerelere gidiyordum? Bunları hatırlamak isterdim fakat hafızam bana meydan okuyordu. İnsan geçmişini parça parça bilince kendine dair oluşturacağı bir benlikte sıkıntılı oluyordu. Ben neyim? Ben nelerden hoşlanırım? Bunlara cevap bulmak hala zor benim için. Köşeyi dönünce marketi gördüm ve ilerledim. Birkaç ekmek alıp eve doğru gitmeye başladım. Yolda giderken birkaç parkla karşılaşıyordum. Ne çok Park vardı bu ilçede anlamıyordum ve diğer anlam veremediğim konu ise parkları görünce kalbimin sıkışması ve nefes almada zorluk çekmemdi. Sokağın girişine geldiğimde kenarda yazan sayıyı gördüm "26. Cadde". 26?
Sesler duymaya başladım.

"neden 26. Cadde diyorlar buraya?"

"bilmem belki ben burada oturduğum için."

"sen buradasın diye neden öyle densin ki mal? "

"ben ayın 26'sında doğduğum için. "

Neydi şimdi bu? O küçük kız kimdi?
Kafam almıyordu sakinleşmeliydim yoksa batı ortaya çıkacaktı. Kaldırım kenarına oturdum ve derin derin nefesler almaya başladım. Gelmemeliydi evet asla gelmemeliydi. Gelirse yine her şeyi mahvedecekti. Nefes alış verişlerim düzene girmeye başladı. Tam da o sırada önümde gezinen karıncaları gördüm ekmeklerin üstüne doğru geliyorlardı. En iyisi artık yerimden kalkıp eve doğru gitmek olmalıydı. Eve geldim ve kapıyı çaldım. Annem kapıyı açtı. İçeri girip ceketimi çıkardım ve askılığa astım. Kendimi kanepenin üstüne bıraktım ve gözlerimi kapattım. İçeri birisi giriyordu ayak seslerinden belli oluyordu. Baş ucumda durdu ve yanıma bir şey bıraktı sonra konuştu:

"İpar bunu sana vermemi istedi."

Babaannem gelmişti. Gözlerimi açmadan yerimden doğruldum. Kenara bıraktığı şeyi elime aldım. Bu neydi böyle? Tahta ve tekerlekleri vardı. Gözlerimi açtım ve elimdeki ahşaptan oyuncak arabaya baka kaldım. Bu nereden çıkmıştı şimdi? Onu aramıştım yıllarca ama bulamayınca aramaktan vazgeçmiştim artık ama şimdi avucumun içindeydi...

İpar'a ulaşmalıydım bunu nereden bulduğunu öğrenmeliydim.

-----------------------------------------------------------

Peki bu defa ipar'a yaklaşımı nasıl olacak? Umarım keyifle okursunuz bu bölümü. Sizi seviyorum:*

26 || TextingWhere stories live. Discover now