13

412 262 179
                                    

(İpar)

Bir şeylerin farkına varmak elbette uzun sürüyor. Ama sonucunda elde kalanlar ona ulaşmanın o kadar zor olmadığını öğretiyor. Benim için de öyleydi.
Her gün rüyadan uyanıyormuş gibi kalkardım yatağımdan ve yine her şeyin rüya olduğuna inanıyordum. Bana göre zordu birisini sevmek. En çokta o kişi erkekse yada onunla eğlendiğim bilmek? Ben asla erkeklerle anlaşamazdım. Rüya olduğuna inandırdım kendimi. Elimden ancak bu geliyordu susup hiçbir şey olmamış gibi Yapmak. En zoru da bu ya kafamda çınlıyordu konuşmalar:

"Ne olursa olsun her şeyi bana anlatacaksın. Tamam mı?"

"Ya anlatamazsam? O zaman ne olacak."

"En yakın arkadaşlar birbirine söz vermez mi? Sözünü tut İpar."

"Söz ağlama duvarı. Kaçmayacağım."

Kendini sevmek en uzak kavramdı benim için. Aynada yansımama bakarken iğreniyordum kendimden. Kahverengi gözlerim insanlara göre hep bayık bakardı. Sanki hıncımı saçlarımdan çıkarıyormuş gibi her defasında keserdim . Boyardım çoğu kez...

Tekrardan kardelen teyzenin çiçeklerine bakmaya gitmek için hazırlanmam gerekiyordu. Dolabın içinden hep giydiğim kıyafetlerimi çıkardım ardından siyah ceketimi giyinip hızlı bir şekilde odanın kapısına yöneldim.

Odadan çıktım ve mutfağa geçtim. Annem abime yemek yediriyordu. Beni görünce güldü ve radyoyu aç dedi. Bildiği tek tük kelimeler vardı zaten onlar da onun ağzından çıkınca beni mahvediyordu. Ela gözleri hep gülerdi acısı ne kadar olsa bile hep gülümserdi. Şarkıları çok severdi en çokta Ankara oyun havaları. Benim zıttıma parkları ve düğünleri çok severdi. Arabaları çok severdi. Bunlar ona öyle keyif verirdi ki mutluluktan havalara uçardı ama belli bir süre sonra havale geçirmeye başlardı ondan dolayı her şeyi ayarında yapmaya çalışıyorduk. En sevdiğim yemek makarnaydı. Hep "ganga" derdi makarnaya . İçecekleri çok severdi ama en çokta çayı bir keresinde hatırlıyorum eniştem çay istediğini söyledikçe oda bana" İpay çay yap,İpayy" derdi. O kadar güzel söylerdi ki içim yumuş yumuş olurdu.

Anneme kardelen teyzeye gideceğimi söyleyerek dışarı çıktım. Yolda yürürken içimden bu ilçede bu kadar park olmasına sövüyordum . Yani ne gerek vardı? Ne yararı vardı ki yapıyorlardı sürekli? Sokağın girişine geldiğimde tabela dikkatimi çekti "26. Cadde " ne çok şey yaşanmıştı burada. Baktıkça gözümün önüne geliyor her şey. Doğunun gideceği gün bile pencere kenarından izlemiştim onu. O ise sürekli bizim eve bakıyordu sanki çıkmamı istermiş gibi...

Kapının önüne geldim ve yavaş yavaş demir kapıyı açtım. Geldiğimi hisseden kardelen teyze bana gülümseyerek yanıma geliyordu.

"ahh güzel kızım sürekli gelecek misin böyle? Sana iş çıkarmıyorum değil mi?"

"hayır kardelen teyze. Bana da iyi geliyor dışarı çıkmak. Hem hava almış oluyorum."

"Annenler nasıl? Keşke gelirken abini de getirseydin o bizim bahçeyi çok severdi."

" Annemler de ne yapsınlar uğraşıyorlar biliyorsun, şu sıralar ablam da hamile sürekli onu düşünüyorlar . Abim daha yeni uyanmıştı annem ona kahvaltı yaptırıyordu. Olmazsa bir dahakine getiririm. Zaten akşama doğru onu gezdirmeye çıkarıyorum uğrarız bir ara."

"Gelin kızım hep beklerim. YiA ne güzel ablan nasıl peki? Bir sıkıntı yok değil mi?"

"Riskli olduğu için dikkat etmeye çalışıyor, iyi olmaya çalışıyor işte. Bazen yanına gidiyorum kalmak için. Yemek bile yapamıyor artık o derece bulanıyor midesi."

"Kıyamam kuzuma. Selamımı iletirsin, dikkatli olsun ha birde Doğu'ya verdim oyuncağı. Konuşuyor musunuz? Yazdı mı sana?"

"Tabii iletirim selamını. Yazdı da suçlu ben oldum yine. Nereden bulduğunu sordu."

"Sen ne dedin peki?"

"Anlattım ama kendi bildiğini okuyor neyi biliyor onu da bilmiyorum teyze."

"Sen ona bakma, o hep böyleydi yavaş yavaş alışır ve hatırlar umarım her şeyi."

"Tek temennim o teyze."

çiçekler ile ilgilenmem bitince kardelen teyze bana bir bardak çay verdi, onun çayı hep güzel olurdu. Annem bile çayının tarifini almak için baya uğraşmıştı. Ardından çayımı bitirip oradan ayrılmak için hazırlanmaya başladım. Yavaş yavaş kapıya doğru gittim arkamı döndüm ve el salladım kardelen teyzeye. Hep iyi birisiydi ve herkese gülümserdi. Hiç kötülüğünü görmemiştim. Bir keresinde çocuklar benimle dalga geçerken onları azarlayıp, beni bahçesine götürüp kaç saat gülmem içim uğraşmıştı. Onun da yaraları vardı elbet, aslında kimin yoktu ki? hani derler ya "hayat iyi insanlar için cehennemdir." fazlasıyla doğruydu bu söz. Ne çekiyorsa iyi insanlar çekiyordu. nerede adalet? Nerede bu eşitlik? Bu kavramları arasak bile bulamazdık . Öylesine uzaktık biz onlara . Herkes kendini düşünüyordu ve en yakınını kayırıyordu böyle bir devire denek gelmek için ne yapmıştım acaba? Hiç, diğer devirlerin de bundan farkı var mıydı? Galiba yoktu ama bir şeyler azdı. Şimdi ise bakterilerin elverişli ortamda çoğaldığı gibi çoğalıyorlardı. Bakteriler bile belli bir süre sonra azalmaya başlıyorlardı ama bunlar hiç azalmıyordular...

Yan tarafımda miyavlayan kediyi görünce düşüncekerimden sıyrıldım. Belli ki açtı. Yavaşça yaklaştım ve süt almaya karar verdim. Markete doğru yola koyuldum bir süt alıp hemen geldim. Geldiğimde ortalıkta yoktu. Bende biraz etrafa bakındım, bulamayınca kenardaki kaba sütü koyup ayrılmak zorunda kaldım...

-----------------------------------------------------------

İpar'ın hep böyle güzel bir adem evladı olması beni fazlasıyla etkiliyor. Düşünceleri ve davranışları çok güzel. Neyse uzatmayalım. Bölüm nasıldı sizce? Umarım beğenmişsinizdir. Sizleri seviyorum*çokça öpücük*

26 || TextingWhere stories live. Discover now