Bakışların odağı olurken hiçbiriyle göz teması kurmayarak çantama doğru ilerlemiştim. İçinden cüzdanımı çıkarttığım sırada yanımda hissettiğim hareketlilik ile o tarafa dönmüştüm. Jungkook ile göz göze geldiğimde ona yorgun bir gülümseme sunmuştum.

Sahi, o kadar yorgundum ki hareketlerim bile yavaştı. Tüm bu olanlar artık kaldırmak istemeyeceğim dereceydi.

"Sende mi geliyorsun hyung?" dediğimde kafasını sallayarak onaylamış ve otuz iki diş sırıtarak konuşmuştu.

"Taehyungie'yi yalnız bırakmamalıyım diye düşündüm."

Onun bu hali ile gülüşüm daha da büyürken sanki her şeyi unutmuş gibiydim. Hiç yalnız kalamıyorduk ve ben şu an sadece onun göğsüne yatayım da saçlarımla oynasın istiyordum. Bugün cidden yorucu bir gündü ve bir türlü bitmiyordu.

Evden çıktığımızda sokakta rastgele yürümeye başlamıştık. Jimin ile Yoongi hyung yalnız kalmıştı ve kim bilir Jimin çocuğu nasıl delirtecekti. Belki de Yoongi hyungun kırılmaya başlayan zincirleri sayesinde yakınlaşırlardı.

Eklerimiz ceplerimizde yan yana yürürken sessizliği bozmak amaçlı ve birazda Jungkook ile konuşmayı özlediğim için ilk ben konuşmuştum.

"Hyung senin son senendi bu, değil mi?" diye sorduğumda bana dönmüş ve kafasıyla onaylamıştı.

"Evet, mezun oluyorum tam olarak iki hafta sonra." dediğinde yüzüme kocaman bir gülümseme yayılmıştı. Onun adına sevinmiştim.

"Aigoo, ne kadar güzel. Jimin ve benim hala iki senemiz var."

Ellerini cebine koyarken gülümsediğinde tavşan dişleri ortaya serilmişti. Gözlerimi bu manzaradan ayırmak büyük kayıp olacağı için gözümü kırpmadan onu izlemeye devam ettim.

"Zaman çok hızlı geçiyor. Üniversiteye başladığım zaman daha dün gibi."

Kafamı sallayarak onu onaylarken o konuyu değiştirmişti.

"Jimin ile kaç senedir arkadaşsınız?"

Sorduğu soru ile gözlerimi ondan ayırıp uzaklara bakmıştım. Dudaklarımı büzerken aklımdan da tarihleri sayıyordum. Kafamı ona çevirdiğim sırada dudaklarıma doğru bakıyor olduğunu görmek sırıtmama neden olduğunda hemen bakışlarını çekmişti.

"Lise birde tanışmıştık. Sanırım altı sene falan oluyor, neden ki?"

Önüne dönerken umursamaz bir şekilde omuz silkmiş ve konuşmaya devam etmişti. Tamam Jeon Jungkook bu şekilde de çok havalıydın.

"Seni bu zamana kadar nasıl görmedim hiç anlamıyorum."

Söylediği şeye gülerek tepki verdiğimde bakışları bana dönmüştü. Kocaman olan gözlerine bakarak konuşmaya devam ettim.

"Çünkü o zamanlar fazlasıyla asosyal bir çocuktum. Son birkaç senedir Jimin sayesinde daha sosyalim." dediğimde anladığını belirtir şekilde kafasını sallamıştı. İçimde aniden beliren cesaret ile konuşmaya devam etmiş aklımdan geçenleri ona söylemiştim.

"Ama keşke o zamanlarda sosyal biri olsaydım. Seni daha erken tanıma fırsatım olurdu."

Gözlerindeki parıltının anbean arttığına şahit olurken hafiften yanaklarımın kızardığını hissetmeye başlamıştım. Tamam abartılacak bir şey söylememiştim ama onun cümlelerime böyle tepkiler vermesi kalbime hiç iyi gelmiyordu.

Kırışan burnu ve ortaya tekrar çıkan tavşan dişleri ile gülmeye devam ederken bende kendimi tutamayıp gülmüştüm. Bakışlarımı ondan çekerek kafamı başka tarafa çevirdiğimde ise gülmeye devam ediyordum.

called me | taekookWhere stories live. Discover now