Aklına dolan olabilecekler, Harry'nin başına gelebilecek daha kötü şeyler nefesini kesiyordu. Bir an önce varmalıydı aksi takdirde geç kalınmışlığın bir kez daha kıvırcığı derinden vuracağını biliyordu.
Zayn'in arkasından seri adımlarla karakoldan çıkarken Louis bir tek yeşil gözlerin sahibini düşünüyordu.



Daha önce geldiği derme çatma evlerle dolu, sokakları kirden geçilmeyen mahallenin toprak yoluna girdiklerinde Louis sabırsızca bekliyor, yolu tarif ediyordu.

"Tanrım! Burası ne biçim bir yer, senin ne işin var burada? Her an arabanın önüne kafası güzel birinin atlayabilme ihtimali gözümü korkutuyor şu an."

Louis onun dediklerini umursamadı, mezarlığa giden yolun tersine işaret etti.
"Şuraya sap."
Zayn yolun ortasında dökülmüş çöpleri ve tahminen hayvan dışkılarını görünce tiksinerek yüzünü ekşitti. Araba Louis'nin gösterdiği yolda bir süre gittikten sonra Louis, Zayn'e durmasını söyledi. Daha fazlasına onu sokmadan eve girip Harry'yi alarak geri gelecekti. Hiç olmadığı kadar kararlıydı.

"Burada bekle, uzun süre gelmezsem kontrole gelirsin."
Zayn şaşkınlıkla ona döndü.
"Louis amacın ne?! Eli bıçaklı sarhoş dolu bir mahalle olmalı burası! Saat kaç haberin var mı senin?!"
Louis onu yine umursamadı.
"Zayn, dediğimi yap. Geleceğim."

Arabadan inip bildiği sokağa yürüdü. Duvarları çatlak, camları gazete kağıdıyla örtülmüş eve doğru ilerlediğinde başka bir evin duvarının kenarında karaltı gördü. Yine aynı yerde kahverengi keten battaniyeye sarınıp yerde uzanan kadını görünce adımları yavaşladı. Bu kadın sürekli burada mı duruyordu?

Onun adım seslerine doğrularak yere oturan kadın Louis'yi görünce kaşlarını kaldırdı. Louis onun gözlerinden kısa süreli şaşkınlığın geçtiğini görmüştü. Kadın karanlıkta bile belli olan beyaz saçlarının dibini kaşıdı.
"Yine mi geldin?"

Louis oflar gibi nefes verdi.
"Evet, yine ben."
Kadın daha da dikleşti oturduğu yerde.
"Duydum."

Louis kaşlarını çattı. Neyi duymuştu? Kendisinden mi bahsediyordu.
"Anlamadım, neyi duydunuz?"
Medea'nın gözleri dikkatle Louis'yi süzdü.
"Hıçkırıkları. Ta buradan duydum."

Louis göğsüne acı oklarının saplanışını hissetti. Derisini kazıyorlardı sanki. Sert hir yutkunma geçti boğazından. Medea devam etti.
"Sürükleyerek getirdi. Hiç bu kadar sinirli görmemiştim. Gerçi birisi başına bakılırsa iyi geçirmiş. Kuyruğuna basılınca daha hırslanmış olmalı. Zavallı çocuk."

Medea'nın gözleri şüpheyle bir süre ona baktı sonra duygusuz gibi önüne döndü. Louis'yi bu kadına karşı dolduran şey de onun duygusuz oluşuydu. Tek bir mimiği oynamadan hikaye gibi anlatıyordu, hiç mi içi acımıyordu? Louis'yi kahredecek şeylerin kat ve kat fazlasını görmüş olmalıydı. Louis, onunla konuşarak vakit kaybetmemek için eve doğru yürümeye başladı. Kararlıydı adımları. Bir meleği andıran kıvırcık ne halde düşünmek istemiyordu. Göreceklerine her zamanki gibi hazır değildi. Kadının onu durdurmasına izin vermeyecekti çünkü bu sefer farklıydı. Bu sefer verilmiş bir söz vardı. Harry'nin ürkek kalbinin ufacık bir umut ışığıyla aydınlandığını biliyordu. Ne olursa olsun bugün o evden onu çıkartacaktı.

"Onun hayatına girmen seninkini mahvedecek! Sen bilirsin! Buranın kokusu üzerine sindiğinde ömür boyu çıkmaz!"

Louis bedeni gerilirken arkasını dönüp son kez kadına baktı.
"Bunun sizi ilgilendiren kısmını görebilmiş değilim. Sizin gibi susup, kör olmamı mı tercih ederdiniz?"

Tek söz daha etmeden evin çiziklerle dolu soluk kırmızı kapısının önünde durdu. Ciğerlerini derin bir nefesle doldurdu. Içerideydi. Şiş ve kızarık yeşilleri aklına getirince tereddüt bile etmeden kapıyı kıracak gibi çalmaya başladı. Arka arkaya yumruğunu kapıya indiriyordu.

Ice Angel-LSWhere stories live. Discover now