Duyduklarıma anlam veremeyerek oradan uzaklaştım. Boşu boşuna Zayn'e de sert çıkışmıştım. İstemeden her şeyi berbat etmiştim. Hızlıca meydana gittim. Eğer antrenman çıkışlarına yetisebilirsem Zayn ile konuşabilirdim.

Meydan da kimse yoktu. Saraya gitmeye karar verdim. Bahçe de boştu. Eğer ormana gitselerdi onları görürdüm. Grace'in evine gittim.
"Grace Niall evde mi?"
"Ne bu telaş? Evet evde ne oldu ki?"
"Bir şey sormam lazım acil."
"Tamam bekle sen."

"Daisy ne oldu? Önemli bir şey yok ya."
"Bugün ok çalışması yaptınız mı?"
"Hayır yapmadık."
"Neden peki?"
"Louis ve Zayn'nin işi olduğu için bugün olmadı."
"Ne işi? Size bahsettiler mi?"
"Hayır ama sen niye bu kadar merak ettin?"
"Önemli bir şey değil. Teşekkür ederim görüşürüz." diyerek hızlıca oradan uzaklaştım. Kraliçe'ye gitmekten başka çarem yoktu. Tekrar saraya gittim.

Kapıdaki görevliler beni içeri almamakta ısrarcıydı.
"Sizi alamayız. Kraliçe şuan da uygun değil."
"Çok önemli bir şey söylemem lazım. Lütfen geçmeme izin verin."

Görevlilerden biri içeri girdi. Geri geldiğinde konuştu.
"Kraliçe sizi bekliyor. Koridorun sonunda sağdan ikinci odaya gidin."
Kafamı sallayarak hızlıca içeri geçtim.

Odaya girdiğimde Kraliçe Trisha tekli bir koltukta oturmuş beni bekliyordu. Beni görünce şaşırıp ayağa kalktı.
"Ne istiyorsun? Bu kadar önemli olan nedir?"
"Kraliçem bende size ait bir şey var sanırım."
Kaşları çatılı bir şekilde bana bakmaya devam etti. Cebimden kağıdı çıkarıp ona uzattım. Okuduğunda telaşlı bir şekilde konuştu.
"Bunu nereden buldun sen?"
"Nerede bulduğumun pek önemli olduğunu düşünmüyorum. Ama galiba bu işte kimin parmağı olduğunu biliyorum efendim."

Sözlerimden sonra eli ayağı birbirine dolanmıştı. Beti benzi atmıştı. Korktuğu belliydi.
"Anlat o zaman."
Ben anlatmaya başlayacakken odaya Louis girdi. Beni görünce o da şaşırmıştı.
"Louis şimdi sırası değil. Önemli bir şey konuşuyoruz."
Kraliçe konuşunca Louis de beni kolumdan tutup dışarı çekti.
"Ben de tam sana gelecektim Daisy. Üzgünüm efendim ama bizim konuşacağımız şeyler daha önemli."
Kraliçe bir şey söyleyemeden beni dışarı çıkarmıştı.

Louis beni çekiştirirken konuştum.
"Louis!? Ne yapıyorsun?"
"Daisy sadece yürü."
"Neler oluyor?"
Odasının kapısını açıp içeri gösterdi. İçeri girdiğimde kapıyı kapatıp konuşmaya başladı.
"Teyzemle ne konuşacaktınız?"
"Niye bu kadar ilgileniyorsun? İzin ver de gidip konuşayım."
Kapının önüne geçip konuştu.
"Daisy, teyzeme bir kağıt verdin. Ne yazıyordu kağıtta?"
"Sen bunu nereden biliyorsun?"
"Daisy uzatma işte kapıdan sizi izliyordum. Anlatacak mısın artık?"
Kafamı sallayıp koltuğa oturdum.

Olan her şeyi anlattıktan sonra Louis konuştu.
"O adam buraya mı gelmiş? Kahretsin!"
"O adam kim Louis?"
"Bunu sana anlatmalı mıyım bilmiyorum. Ama bilmen lazım."
Durup sözünü devam etti.

"O adam Grace ve Niall'ın babası."
"Nee!!? Ne diyorsun Louis?"
"O adam uzaklarda bir kasabanın kralı ve aynı zamanda da Grace ve Niall'ın babası."
"Bir dakika teker teker anlat."

"Grace ve Niall doğduktan birkaç hafta sonra Zayn'nin babası tarafından kaçırılıp bu kasabaya başka bir aileye verilmiş. Adam da bunca zaman çocuklarını aramış. Bulunca onları da alıp kendi krallığına götürecek ama çocuklarını kaçıranlardan intikam istiyor."

"Ama Zayn'nin babası Kral Thomas ölmedi mi? Niye hâlâ intikam istiyor?"
"Kraliçe Trisha da yardım etmiş."
Duyduklarımı hazmetmem uzun bir süre alacağa benziyordu. Ben konuşacakken Zayn odaya girdi.
"Louis- Daisy ne işin var senin burada?"
Ayağa kalkıp yanına gittim.
"Niye bana anlatmadın?"
"Neyden bahsediyorsun Daisy?"
"Her şeyi biliyorum Zayn."
Zayn Louis'e bakarak konuştu.
"Louis!? Sen mi anlattın?"
Louis kafasını salladı.
"Daisy sakın kimseye bir şey söyleme lütfen."
"Neden bunu bilmek onların hakkı değil mi?"
"Daisy her şey sandığın kadar basit değil."
"Gayet de basit şimdi gidip onlara her şeyi anlatacağım. Gözlerinin içine baka baka yalan söyleyemem."

Krallık'tan KaçışWhere stories live. Discover now