Resmen ona bağımlı olmuştum.

Burak amcayı bekletmemek adına kızını düşünmeyi bırakıp asansörün açılan kapısından geçtim. Saat sabahın körü ve ayrıca hafta sonu olduğu için şirkette pek fazla insan yoktu.

"Oğlum?"

Başım refleks olarak sesin geldiği yöne çevirken babamın her zamanki dinç görüntüsü beni karşılamıştı. Bu adam sabahın köründe böylesine dinamik olmayı nasıl başarıyordu? Benim uyandıktan sonra ilk yarım saat beyin sistemim açılmıyordu bile.
Yatakta oturup boşluğa bakarak hayatı sorgulamadan kendime gelemiyordum.

"Senin ne işin var burada?"

Aramızdaki mesafeyi adımlarken gergin bir şekilde nefes aldım.

"Burak amca konuşmak için çağırdı."

Kaşları havalanırken kolundaki saate baktı. "Saat daha yeni dokuz olmuş, bu saatte mi?"

Başımı sallayıp güldüm. "Elinde olsa sabaha karşı beşte çağırırdı ama Deren için biraz insaflı davrandı sanırım."

Dediklerim babamı güldürdü. "Kız babası olmak kolay değil."

Gözlerim Burak amcanın odasının kapısında giderken sıkıntıyla oflamıştım.

"En fazla bir oda dolusu Sivas Kangalı beni bekliyordur, azıcık ısırıp bırakırlar değil mi?"

"Hiç sanmıyorum," dedi babam beni aşırı rahatlatarak.

"Eyvallah baba ya, bu rahatlamayla gidip Burak amcanın boynuna atlayabilirim. O kadar rahatladım."

"Sakin ol." Gülmesini zar zor durdurup eliyle omzumu sıktı.

"Sen Burak amcanın yerinde olsan ne yapardın?"

Sordugum soruya basitçe omuz silkti.

"Döverdim."

Harika..

"Ama ilişkimizi onayladı, karşı çıkmıyor?"

'Sen öyle san' der gibi bir bakış attı.

"Elbette Deren'i üzmemek için kızmadığını söyleyecek. Asıl curcuna sen içeri girince başlayacak oğlum, kolay gelsin."

Omzuma birkaç kere vurup bana şans dilediğinde başımı sallamıştım. İşine geri dönerken ondan aldığım mükemel pozitif tesellilerle Burak amcanın odasına doğru ilerledim. Derin bir nefes alıp kapıyı çaldığımda içeriden gelen onayla girdim.

Burak amca masasının üzerindeki dosyalardan kafasını kaldırıp bana baktı.

"Gel Umut, günaydın."

"Günaydın."

Sesim sandığımdan daha kısık çıkmıştı. Oturmam için masanın önündeki koltukları işaret ederken ikiletmedim. Ayağa kalktı, üzerindeki ceketini çıkarıp odanın köşesindeki askılığa astı. Gömleğinin kollarını da kıvırmaya başlarsa kesin olarak beni dövmeye başlayacağını düşünüyordum fakat onu yapmadı.

"Havalar ısınmaya başladı."

Yavaş hareketlerle karşımda duran koltuğa otururken bakışları devamlı olarak benim üzerimdeydi. Şubat ayının ortasındaydık ve hava inanılmaz soğuktu. Bunu dile getirmedim. Onun yerine başımı salladım. "Evet."

"Okul nasıl gidiyor? Son sınıfsın değil mi?"

"Güzel gidiyor. Birkaç ay sonra mezun oluyorum."

Küçük Sevgilim/ TEXTİNGKde žijí příběhy. Začni objevovat