"Bence güzel bir oyun." Diye mırıldandım.

"Beyaz koltuklar gibi mi?" Diye sorduğunda başımla onayladım onu gülümseyerek.

"Beyaz koltuklar gibi." Birden aklıma gelen meseleyle Kim Taehyung ile biraz daha oyun oynamanın eğlenceli olabileceğini düşündüm. Kaşlarımı hafifçe çattıktan sonra konuşmaya başladım sinirli durmaya çalışarak. "Kim Taehyung, sevgilin varken bir kıza ondan hoşlandığını söylüyorsun. Bu sence ayıp değil mi?" Sırıttı.

"Seokjin'in sana anlattığını biliyorum, yalancılık yapma." Bunu biliyor muydu? Aslında bugün benim zeka seviyemi aşacak türden bir gündü. O kadar çok şey oluyordu ki, beynimdeki şartlar anlamaya el vermiyordu.

"Ne?"

"Seokjin oraya sadece sana o soruyu sormak için mi geldi sanıyorsun?" Diye sorduğunda ona aynı şekilde bakmaya devam ediyordum. Hafifçe tebessüm ettikten sonra konuşmaya devam etti. Küçük gülümsemelerine bayılıyor olsam da konumuz şu anda bu değil Kim Taehyung. "Bu durum yüzünden bana soğuk davrandığını biliyordum. Anlamak çok zor olmamıştı. Ben anlatmaya çekineceğimden onun sana anlatmasını istedim, ayrıca neden basket çalışmak istediğini de biliyorum. O basket olayını ortaya atması planlıydı."

"Sen şaka yapıyorsun?" Diye sordum şaşkınca. Kaşlarım havaya kalkmıştı ve ağzım hayvan gibi açılmıştı. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

"Sence?" Ben hâlâ aynı ifadeyle ona bakarken telefonunu cebinden çıkarttı, aniden kamerayı suratıma tuttuğunda telefonun flash'ının yüzüme patlamasından fotoğrafımı çektiğini anladım. Ayrıca resmen kör olmuştum, yüzümü buruşturdum. Taehyung gülüyordu, benim gözlerimin durumunu hiç kafaya takmadan gülüyordu resmen!

"Ben burada kör oldum! Gülüyor musun?" Diye bağırdım ona kızgın bakmaya çalışırken. Gülmeye devam ederken telefonun ekranına bakıyordu.

"Fotoğrafını görsen sen de gülebilirdin." Telefonun ekranını bana tuttuğunda gözlerimi kocaman açtım. Flash yüzüme vurduğundan bok gibi çıkmış olmam yetmiyordu, bir de pozum aşırı saçma olduğundan iki katı kadar kötü çıkmıştım! "Şşt, sakin ol." Dedi kahküllerimi severken. Şu anda bu hareketi için kalp krizi geçiremeyecektim, sinirlenmek gibi önemli görevlerim vardı.

"Ben de seni sakin bir şey sanardım be Kim Taehyung, ne kadar kötü birisin!" Dedim yapmacık sinirle.

"Kötü? Ne münasebet. Sen kendine bak bir Lalisa Manoban." Dayanamayıp gülümsedikten sonra aniden hırkamın cebindeki telefonumu çıkartıp yüzüne tuttum, ifşasını yakalayabilmek için muhtemelen elli tane fotoğraf çektim. "Hey!" Telefonu yüzünden çektiğinde sırıtarak ekranıma bakıyordum.

"Ödeşmiş olduk."

"Onları telefonundan sileceksin, değil mi?" Diye sorduğunda pis pis sırıtmaya devam ettim.

"Ne münasebet, arka planım yapacağım." Bunu söylerken çoktan telefonumun ayarlarına girmiş, arka planımı değiştiriyordum bile.

"O zaman benim yeni arka planım da belli oldu." Hafifçe gülümsedim.

"En azından ben varım, bu da bir şey." Jennie ve Seokjin'i aniden orada bırakıp Taehyung ile buraya gelmem birden aklıma geldiğinde telefonumu kapatıp tekrardan hırkamın cebine attım. İkisine bir açıklama yapmam gerekiyordu, beni o kadar savunup sinirlenmişlerdi ve ben şu anda burada Taehyung ile gülüşüyordum. Onlarla konuşup olanlardan bahsetmem lazımdı.

"O zaman... Ben artık gideyim, Jennie merak etmiştir." Deyip gülümseyerek ön bahçeye adımlamaya başladığımda Taehyung da benimle eş adımlar atıyordu.

good for you, taelice Where stories live. Discover now