19. Bölüm|• Final

685 38 48
                                    

𝙵𝙸𝙽𝙰𝙻

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

𝙵𝙸𝙽𝙰𝙻

Yaz, tüm cilvesi ile Valide Atik sakinlerinin üzerinde yer edinmişti. Tüm neşesi ve enerjisi gördüğü herkesin üzerine yansıyordu. Gündüz böceklerinin sesi melodi gibi gelirken güneş sıcaklığı ile tenleri yakıyordu, ama hoş bir hissiyattı bu, rahatsız etmiyordu.

Dinlendirici, huzurlu bir hava hakimdi her yere. Hepsine iyi gelmişti bu, tüm yorucu anlar arkalarında kalmıştı, rahatça, birine bir şey olacak korkusu olmadan nefes alabiliyorlardı. Ve bu, onca şeyden sonra bahsedilmiş bir lütuf gibi geliyordu. Maden değeri taşıyan bir ganimetti sanki.

Mehmet Ali, belki de hayatının en önemli başarısını sergileyerek virüsün hava yolundan bulaşmadığını kanıtlamış enfeksiyonun ne olduğunu bulmuştu. Ardından ise iki kayıp vermelerine rağmen hem Peri hem de Hekimoğlu eski sağlığına kavuşmuştu. Karantina kısa bir süre içinde kalkmış, herkes rahatlamıştı.

İpek ise o kadar geçirdiği korku dolu dakikalara rağmen felç tehlikesini atlatmış sevdiği adama yeniden dokubilmenin, en dibinde hissetmenin keyfini çıkarmıştı. Tabii o kadar kargaşa arasında ise evlilik teklifi mevzusu ikisinin arasında hoş ama bir o kadar da üzücü bir anı olarak kalmıştı.

Elbette bu evlilik fikri rafa kalktı demek değildi, fakat daha düzgün ve uygun bir teklif, eh bir de yüzüklü bir teklif hem herkesi hem de İpek'i daha mutlu ederdi. Sonuçta ikisininde hayatının tehlikede olduğu bir ortamda yapılan evlilik teklifi ileride gülerek anlatabilecekleri bir şey değildi.

Hekimoğlu, yanlız başına oturduğu odasında karalar bağlamış gibi duruyordu. Gün içinde ne hasta kabul etmiş ne de polikliniğe inmişti. Hatta öğrencilerinin de dediğine göre ağzına tantuni de dahil bir gram yemek koymamıştı.

Orhan, arkadaşının durumunu öğrenince kendisi ile ilgilenmek için odasına gitti. Meraklı bir o kadar da endişe doluydu içi. “Doktor,” dedi masanın hemen yanındaki uzun koltuğun kenarına oturarak. “Ne oldu bir şeyin mi var? Anlatabilirsin bana, biliyorsun.”

Ateş, çenesinin altında tuttuğu topu avcunun içine alıp havaya attı, ardından yer çekimine karşı gelemeyen topu geri yakaladı. “Var doktor,” diye mırıldandı. “Bir şeyler var.”

Orhan, kaşlarını çatıp sorununu gözüyle görmeye çalıştı fakat konu Hekimoğlu olunca imkansızın ötesinde bir şeydi bu. “Anlat bakalım. Dinliyorum seni.”

Ateş, derinden ve içli bir nefes verip ardından konuya girdi. “Birine bir teklif yapmam gerekiyor.” Orhan, iyice meraka bürünmüştü. “Ne teklifi?” diye sordu. “Ve kime teklif?”

“İpek'e doktor, İpek'e.”

Orhan, kaşlarını bu sefer hayretle kaldırıp yüzüne oldukça mutlu ve şaşıran bir gülümse kondurdu. Ardından içine dolan anlık enerji ile patladı. “Vay be! Doktoruma bak sen!”

𝐚𝐠𝐚𝐢𝐧Where stories live. Discover now