11. Bölüm|•

614 48 56
                                    

Oy ve yorum atan elleriniz dert görmesin~Mr

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oy ve yorum atan elleriniz dert görmesin~Mr. Turp

ⓈⒾⓁⓀ•ⒻⒾⓇⒺ

11. Bölüm: 𝕐𝔼ℕ𝕀𝔻𝔼ℕ

“Ne yaptı bu kadın şimdi?!” bağıran Orhan'dı. Mezhup bir adamdan farksız boşluğa bağırıp çağırıyor, eli rahat durmuyordu; şimdiye kadar bir çok kez havayı dövmüştü. Ama haklıydı tabii, sonuçta kaç yıllık dostu bilinmezliğin içinde bir yerde nefes alıyordu ve kendisi buna inanmaktan başka bir şey yapamıyordu.

“Hocam,” dedi Mehmet Ali. “İpek hanım size en son ne söyledi? Ne oluyor? Bize de anlatın.”

Ateş, kahvelerini ağırdan alarak öğrencisinin yüzüne çevirdi. Elindeki bastonu sıkıca tutmaktan neredeyse kangren olmuş, korku dilini bağlamıştı. Kafasının içinde her zaman olduğu gibi delice sorular vardı; İpek neyi fark etmişti? Neden ölüyormuş gibi bir konuşma yapmıştı? Telefon kapandıktan kısa bir süre sonra hastaneye gelen bomba haberi de neyin nesiydi? Hepsi tesadüf olamazdı sonuçta.

“Hocam!” bu sefer konuşan Zeynep'di. “Bize de anlatın, susmayın n’olur! İpek hanımı merak ediyoruz.” kız arkadaşını devam ettirdi Emre. “Hocam Zeynep haklı. Ne oldu? Şu an, bu soğukta beklediğimiz yaralılar kim? Ne bombası bu? İpek hanım ile bir ilgisi var mı?”

Sustu Hekimoğlu. Herkes konuşmasını beklerken o, çenesini kapalı tutmaya devam etti. Bir kaç hafta önce; babası öldüğünde, yine buna benzer duygular yaşamıştı ama o zaman her şey belliydi, kaç vakte kadar öleceği, aslında nasıl bir baba olduğu, ve daha nicesi. Şimdi ise bu durumdan bir ıraktı her şey. Yarım kalan çok fazla anı, sevgi vardı.

“Ateş yeter artık!” sinirden, meraktan en çokta endişeden kızaran suratıyla arkadaşının karşısına geçti Orhan. Ateş'in bir bilmeceden daha zor olan yüzüne, gözlerine baktı. “Konuş! Şimdi!”

Kurumuş dudakları önce ıslattı Ateş, yoksunluk çekiyordu sanki, tam da şu anda. Sessiz geçen bir kaç saniyenin daha ardından yarı açık gözleriyle dile geldi. “İpek,” diye mırıldandı. “Gelenlerden biri o olabilir.”

Derken gözlerini dostundan kaçırdı Orhan. Gecenin sisiyle örttüğü yola baktı, ufuk çizgisine dikti. Ambulans sesleri yaklaşıyor tüyleri diken diken edercesine yaklaşıyor, sirenler, kasvetli renkleri ile karanlığa ışık olarak düşüyordu. Kum taneleri akmayı bırakmış, zaman hastanedeki bir avuç insan için durmuştu. Olan şey tam olarak buydu; İpek ile beraber onlarda yaşama bir süreliğine de olsa ara vermişti.

“Nasıl?” dedi gerçekliği sorgulamak için. “Doktor, nasıl olur... nasıl?!” Orhan adeta kendini kaybetmişti, hayatında değer verdiği iki insandan birisi ölümün pençesine takılmıştı, soğukkanlı yaklaşması zaten beklenemezdi.

𝐚𝐠𝐚𝐢𝐧Where stories live. Discover now