En son sanki dün görmüşüm gibi gelen yıkık binanın önünde durduğumuzda içimi bir korku kaplamıştı. Acaba buraya gelmekte hata mı yapmıştık. Ya bir şey olsaydı. Burada kalmamız gerekseydi. Ne yapacaktım.

Geri dönmeyi istedim. Çok istedim ama yapamazdım. Atakan'ı babasıyla yüzleştirmeden gidemezdik. Belki aynı kandan gelmiyor olabilirlerdi ama benim için o Atakan'ın gerçek babasıydı. İçeri girmeden önce Atakan'ın elini tuttum. Bu hamlem ile Atakan bana baktı. Gözleri farklı bakıyordu. Korkuyor muydu ? Babasıyla yüzleşmekten korkuyor muydu ?

"Ben gelmeyeyim. İlk sen gir. " dedim gözlerinin tam içine bakarak.

Gözleri bana gitme der gibiydi. Sanki 6 yaşında annesinden ayrılmamak için ısrar eden bir çocuk gibiydi.

"Geleceğim. Ama biraz sonra. Emin ol bu daha iyi. "

Hem benim de yapmam gereken şeyler vardı. En yakın bakkalı gördüğüm yere doğru yürümeye başladım. En yakın bakkal bile buraya 5 dakika uzaktı.

Bakkala girip sahibi olduğunu dşündüğüm kadından konuşmak için bir telefon istedim. Konuştuğum dakikaların parasını sonra verecektim. Telefonu aldığım gibi ezberimdeki numarayı aradım. Telefon tam beş çalışa açıldı.

"Alo ." dedi karşıdaki ses. Cvap vermek istedim ama veremedim. "Alo kimsiniz ?"

Kendimi toparlayı konuşrum.

"Alo Mert. Sen misin ?" Bu konuşma benim için zor olacaktı ama bunu yapmalıydım.

"Evet siz kimsiniz ? Dur bir dakika. Nisan sen misin ?" Sesimi tanımış mıydı. Bu kadar zamandan sonra.

"Benim. Sana bir şey söylemeliyim ." dedim hızlıca.

"Bir şey söyleme Nisan. Geri dön lütfen. Hiçbir şey umrumda değil. Sadece geri dön. Eskisinden daha güzel bir hayatımız olacak söz veriyorum sadece beni affet. Ne olur Nisan ben af..."

Hayır hayır böyle konuşmasına dayanamazdım.

"Sus ve beni dinle Mert. Hiçbir şey söyleme. Ben sana veda etmek için aradım. Buralardan gidiyorum ve sana bir şeyler söylemeden gidemezdim. Beni unut tamam mı? Kendine yepyeni bir hayat kur ."

Gözlerim dolmuştu ama bunun nedeni Mert'e aşık olmam değildi. Onunla bir geçmişimiz vardı. Ona aşık değildim ama ona değer veriyordum. Onu üzmek istemiyordum.

"Hayır Nisan. Gidemezsin. Zaten gidersen de mutlu olamazsın ki ." Mert'in sesi çok zor çıkıyor gibiydi. Bir hıçkırık duydum. Ağlıyordu ? Olamaz benim yüzümden ağlıyor muydu ?

"Olurum Mert. Hatta oldum bile. Be yepyeni bir hata başlıyorum. Ne olur beni affet. Beni unut ve bir haayat kur mutlu ol. Birisii sev ve evlen. Senden sadece tek bir şey istiyorum. Sakın ama sakın çocuğuna ismimi koyma."

İstediğim şey büyük ihtimalle Mert'e çok saçma gelmişti ama kızının benimki gibi bir kaderi olsun istemiyordum. Babasının eski sevilisinin adına sahip olmasını istemiyordum.

"Elveda Mert. Elveda."

Telefonu kapattım ve biraz bozuk para ve telefonu bakkalın çalışan kadına verdim. Hızlıca dışarı çıktım. Ağlamamak için kendimi tutuyordum. Bu konuşmanın bu kadar zor geçeceğini tahmin edemiyordum. Mert acaba ne düşünüyordu.

Yine de ağlamayacaktım. Yıkık binaya giderken adımlarımı yavaşlattım. Atakan'a ve babasına daha çok zaman tanımak istiyordum. Binaya geldiğimde ise içeri girip tek kapılı odanın önüne geldim. Bu kapının Necati Amca'nın odası olduğunu biliyordum. Kapıyı tıklattım. İçeriden birkaç saniye sonra gelen gel sesiyle içeri girdim. Sesin sahibi Atakan'dı.

Evliymişim Ama Haberim YokWhere stories live. Discover now