Baba

6.2K 319 24
                                    

Yollar altımızda kaymaya devem ediyordu. Mutluydum. Yine de içimde garip bir şey vardı. Babamın ölümü gibi bir şey değil. Bambaşka bir şey. Garip bir his. Eksik bir şey.

"Biliyorum nereye gittiğim önemli değil ama nasıl gittiğimiz önemli. Arkamızda eksik bir şeyler kalmamalı. Eğer eskiler bitmezse yeniler başlayamaz. Eskileri kapatamadan yeni bir başlangıç yapamayız ."

Atakan bana dönmedi bile. Belki de söylediklerimi düşünüyordu. Düşünmüyor da olabilirdi tabii. Ne kadar saçma konuştuğumu da düşünüyor olabilirdi.

"Arkamızd kırık kalper kalmasın." Arkada kalanlardan biri olduğumu düşündüm. bu hissi önceden yaşamıştım. Annem sonsuza kadar giderken , Atakan'ın gideceğini öğrendiğimde.

Eğer o gün Atakan'ı durduramasaydım asla burada onunla olamayacaktım. Hep eksik olacaktım. Birilerinin de eksik kalmasını istemiyordum. Bu bencillik olurdu.

"Kimden bahhsediyorsun ?" diye sordu Atakan ama hala bana bakmıyordu. Yine de sonunda sessizliğini bozduğu için sevinmiştim.

Aslında bahsettiğim sadece bir kişi değildi ama önemli birkaç kişi vardı. Atakan için ise çok önemli bir kişi vardı.

"En önemlisi Necati Amca. Yani baban. Atakan onu baban olarak görmüyor olabilirsin ama o senin baban. Gerçek olmayabilir. O her şeye rağmen sana değer veriyor. Hem de çok fazla. Ona hiç baba demediğine rağmen seni oğlu gibi görüyor. Ona veda etmeden gidemezsin. Ona son bir kez sarılmadan gidemezsin."

Gerçekten bir kez bile aklına gelmiyor muydu ? Yıllarca ona bakan birini hiç düşünmeden bırakabilir miydi ? Gitmek bu kadar kolay olamazdı.

Bana bakmadı. Yine bakmamıştı.

"Tamam. Sen ne dersen ." dedi duygu göstergesi olmayan bir sesle. Bu kadar mmıydı yani. Ben ne istersem oydu öyle mi ? O istemiyor muydu ?

Üstelemeyecektim. En son isteyeceğim şey Atakan'la kavga etmekti ama son bir şey söylemeden de duramazdım.

"Bana bak Atakan. Babam artık yok. Olsaydı her şey çok farklı olurdu. Senin ise şansın var ."

Ne demek istediğimi çok iyi anlamış olmalıydı. Arabaı sürmeye devam etti. Konuşmadık. Yolculuğumuz fazla halde sessizdi. Başından beri.

Birkaç saat sonra yemek için bir yerde durduk. Gerçekten çok aç olduğumu o zaman fark edebilmiştim. Karnımı tam olarak doyurabilene kadar yedim. İstanbul'a birkaç saat sonra ulaşırdık. Yoldaki tabelalardan çok az yolumuzun kaldığını anlamıştım. Aslında İstanbul'a gitmek istediğim söylenemezdi ama bunu yapmalıydım. Atakan için ve benim için. Bizim için.

Yemeğimiz bittikten sonra arabaya geri binip yolculuğumuza devam ettik. Yine çok sessizdik. Bu sessizlik beni sıkmıyordu. Hatta rahatlattığını bile söyleyebilirdim. Yolu izliyordum. Havada kuşlar uçuyordu. Bir leylek görmüştüm.

Aileler çoğunlukla çocuklara onları leylekleri getirdiğini anlatırdı. Benim ailesem ise ben sorduğumda her şeyi uygun bir şekilde anlatmışlardı. İki insanın birbirini sevdiğini ve evlendiğini, böylece çocuklarının olduğunu söylemişlerdi. Ben ise onlara birbirlerini sevmedikleri halde benim nasıl doğduğumu sormuştum. Tabii ki babam yine bana kızmıştı ve odama gidip sessizce ağlamıştım. Sessizce ağlamıştım çünkü eğer babam ağladığımı duyarsa bana daha çok kızacağını biliyordum.

İstanbul'a sonunda geldiğimizde İstanbul'a , Atakan'ı bulmaya ilk geldiğim gündeki gibi hissettim. Buraya Atakan'ı bulmak ve Mert ile bir hayatımın olması için gelmiştim. Şimdi ise Atakan'la bir hayatımın olabilmesi için geliyordum.

Evliymişim Ama Haberim YokWhere stories live. Discover now