27.Bölüm-Mesaj

1K 93 22
                                    


Merhabalar,Behlül'ünüz geri döndü🤥



Ali gözlerini açıp kendine geldiğinde yerde öylesine uzanırken yüzüne düşmekte olan kar tanelerini izliyordu.Elini hızlı atan kalbine koydu kaşlarını çatarak.Dudaklarında hissetiği sıcaklığı hatırlıyordu en son,gerisi yoktu.Ne olmuştu ki?Etrafina bakındı Asafı görebilmek için.Birkaç metre ötesinde ellerini gri kabanıyla,bir ağacın altında arkası ona dönük duran bedenini gördü.Yavaşça doğrulurken üzerine yapışan karları temizlemeye çalışarak Asafa doğru ilerledi.

Neden kendisinden uzakta öylece orda arkası dönük,sabit durduğunu merak etmişti.Tedirginlikle olsa da zayıf kollarını iki yana açıp arkadan ona sarıldı,ellerini karnına sarıp kafasını sırtına yasladı.

"Neden böylece duruyorsun?"

Merakla sorarken bir yandan da kollarıyla sarmaladığı bedenin önüne doğru geçti.

O ana kadar elinde Asafın elinde tuttuğu telefonun farkında varamamıştı.Demek arkası dönükken telefonda birşeylerle ilgileniyordu.

Telefonun ekranını göre bilmek için azıcık hareket edince yandaki tuş kilidine basarak kapatmışdı diğeri.Kafasını kaldırıp gözlerine bakmaya çalıştı Ali.

Mavi gözler şimdiye kadar gördüğünden daha farklı bakıyordu sanki ona.Daha keskin...belki daha soğuk.Tam anlayamadı.Kaşları çatıldı.Ne olmuştuki az önce.Neşeleri oldukça yerindeydi oysaki,yalnış birşey mi yapmıştı ki?Hatırlamıyordu,hatırlayamadı.

"Yoruldum galiba.Senin gibi değilim,yaşlı bir adamım."

Yüzüne hafif tebessüm kondurup kelimeleri sarf etse de,gözlerinin ardında daha farklı,daha karmaşık kelimeler saklıydı.Görmedi Ali,anlamadı.Belki de görmezden geldi.

Kollarını Asafın bedeninden ayırıp üzgünce onlara baktı.

"Keşke daha güçlü kollarım olsaydı.Seni kucağımda taşırdım eve kadar."

Gülmeye benzer ses çıkarıp kafasını iki yana salladı önündeki beden duydukları karşısında.Elini yana kaymış bereden dışarı taşan kahverengi saçlara daldırıp karıştırdı.Beresini üzerinde kalan karları silkerek yeniden kulaklarını kapatacak şekilde yerleştirdi kafasına.Birkaç dakika inceledi Ali'yi.Yüzünün her ayrıntısını hafızasına kazır gibi,ezberler gibi hiç acele etmeden inceledi.Soğuktan kızaran dudaklarını eğilip alnına bastırdı kısaca,sağ elini elinin arasına alıp hiç konuşmadan geldikleri yöne doğru ağır adımlarla ilerlemeye başladı.


İkisi de sessizce yan yana yürüyerek dönmüştü eve.Ali normalde bu kadar susamazdı ama garip bir ruh hali vardi.Ne olduğunu anlayamasa da,hissetdiği gerginlikle konuşamadı bir süre.

Eve girince üstündekileri çıkarır çıkarmaz direk şominen önüne koşturdu.Soğuktan buz tutacaktı nerdeyse.Koltuğun minderini sürükleyip ateşe yakın konuma getirerek kendini üzerine bırakmıştı,küçük kedisi de bir kaç dakika sonra gelip sessizce yanına kıvrıldı.

Asaf salonu es geçerek direk üst kata çıkmıştı,yine hiç konuşmadan.Bunun üzerine fazla düşünmemeye karar verdi.Yanında duyduğu adım sesleriyle kafasını çevirip girişe doğru baktı.Nebahat elinde duman çıkan kupayla birlikte sevgi dolu,sıcacık gülümsemesiyle ona bakıyordu.Aynı şekilde karşılık verirken doğruldu çöktüğü yerden.

"Üşümüşsündür yavrum,al sıcak sıcak iç,ısıtır seni."

Şirin gülümsemesile alttan bakışlarını kadına yönelterek üşüyen parmakları arasına aldı kupayı.Hiç duyumsamadığı anne sıcaklığını bu kadının koşulsuzca ona sunması içinde bir yerlere dokunuyordu.Hep hayalini kursa da,o duygunun  nasil bir şey olduğunu hiçbir zaman hissedememişti...Bir annen tarafından koşulsuzca sevilmeyi çok hayal etmişti oysa ki.Ama şimdi tombul yanaklı,şevkatli, ve sıcacık gülmseyen bir silüet beliriyordu ne zaman hayal kursa.Ona sımsıkı sarılan ve sevgisini vermekten gocunmayan.

Hissettiği duyguların karşısındaki kadın tarafından anlaşılmasından korkarak gözlerini hızlıca kaçırıp kerdeki halıya odakladı.Yanakları daha da sıcaklamıştı.Duygularını saklamaya çalıştığı sesiyle hafifçe mırıldandı.

"Teşekkür ederim Nebahat teyzecim."

Saçlarındaki ufak dokunuştan sonra uzaklaşan adım sesleriyle kafasını kaldırmadan gözleriyle giden kadını takip etti.Tam o sırada omzunu duvara yaslamış kendisini izleyen gözlerle kesişince bakışları şaşkınlıkla irkildi.

Emre ne düşündüğünü anlamış gibi dudaklarında hafif tebessüm,anlamlı bakışlarla onu inceliyordu.Anlamıştı...anlardı o.Vurdumduymaz hareketlerinin ardındaki derin hisslerini,içini görüyormuş gibi bakışlarını çok nadir çıkarırdı gün yüzüne ve çok nadir insanlar görürdü onun bu yüzünü.

Rahat adımlarla Ali'ye yaklaşırken yüzüne alınmış ifade yerleştirip yanına bıraktı bedenini.Küçük bedenin yüzünü umursamazca inceleyip kafasını çevirip alıngan sesle konuştu.

"Baya eğlenmiş gibisin dışarda,bensiz hem de.Nasıl beni unutursun,beni beni Emreni?"

İhanete uğramış gibi konuşurken kollarını önünde bağlayıp burnunu havaya dikmişti.

Ali haklı sitem karşısında ne karşılık vereceğini bilemedi.İlk kışıydı bu,yanında abisi ve Emre dışında birilerinin daha olduğu ve o unutmuştu Emreye haber etmeyi.Ne yapacağını bilemez gibi parmaklarıyla oynarken pişmanlıkla kaçamak bakışlar atıryordu yanındaki bedene.

"B-ben üzgünüm,seni unutmamki ben.Sadece o-onunla biraz eğlenmek istemiştim."

Kıvranmalarına daha fazla dayanamdan kolları arasına alıp aniden yere yatırdı Emre küçük bedeni ve durmadan gıdıklamaya başladı.

"Demek beni unuttun,sen iyi bir cezayı hakettin bak."

Bir yandan durmadan gıdıklarken,bir yandan da altındaki bedenin şen kahkahalarına eşlik ediyordu.Amacına ulaşmıştı,işte olması gereken buydu.Ali hep böyle kahkaha atmalıydı o tatlı sesiyle.

Bir kaç dakika daha kendi aralarında eğlenmeye devam ettikten sonra dış kapının sertçe kapanma sesi evin içinde yankılandı.Sert adım sesleri onlara doğru yaklaşırken ikisinin de sesi bıçak gibi kesilmişti.Ayağa kalkıp birkaç adım salonun kapısına yaklaşdıklarında Hakan şimdiye kadar görmedikleri kadar keskin,öfke dolu bakışlarıyla sık aldığı soluklar eşliğinde kapıdan girdi.

Elinde tuttuğu açık kahverengi,orta büyüklükte kutuya beraber salonun ortasına ilerleyip kutuyu koltukların önündeki sehpaya bıraktı.Yerinde duramıyormuş gibi ileri geri yürürken beklediği beden de ağır adımlarla içeriye girdi.

Hakanın gözlerinde gördüğü hırsın,nefretin ardındaki endişe ve korkuyu o odada sadece Asaf görebiliyordu.Ve bu onun da gerilmesine neden oldu.Hakan gözleriyle sehpayı işaret ederken kafasını iki yana salladı.

Bu göreceklerinden hoşlanmayacağının bariz işaretiydi.Kutuya yaklaşıp bir eliyle kapağını açtı.Herşey olabilirdi içinde.Tehtit mesajı,patlayıcı,kesilmiş insan uzvu,herşey...Herşeye hazırlıklıydı,daha önce karşılaşmadığı çok az şey vardı.

Ama elleri arasındaki tek gözü olan kafası kopmuş kahve rengi küçük oyuncak ayı hiç tahminleri arasında olan birşey değildi.Ellerine bulaşan kırmızı sıvıya birkaç saniye baktıktan sonra yakınında duyduğu cılız,titreyen sesle kafasına yana doğru çevirdi.

"T-tedy?!"


Üzgünüm arkadaşlar,gerçekten üzgünüm.Sizi bu kadar bekletmeye hakkım olmadığının farkındayım.Önünüze uzun uzun mazeretler sunmak istemiyorum.Siz de istemezsiniz zaten,o yüzden boşverelim.

Ve ne olursa olsun,en kısa zamanda bölümleri ardı ardına yazarak bu hikayeyi bitireceğim.Sizi bu kadar uzun sure yalnız bıraktığım için tekrardan özür dilerim ve umarım beni affedersiniz.

En kısa zamanda görüşmek üzere hoşçakalın...


TEHLİKELİ-GAYWhere stories live. Discover now