9-🌸

1.3K 169 42
                                    






Bazen, hatta bazen değil de çoğu zaman elimizdeki şeylerin kıymetini onların yokluğuna düştüğümüzde anlarız.
Bu kimi zaman bir eşyanın, kimi zaman bir insanın veya kimi zaman sağlığın yokluğu olabilir.

Mesela Taehyung günümüzden neredeyse on yıl önce vefat eden annesinin kıymetini anladığında her şey için çok geçti.
O zamanlar ikimiz de henüz çocuktuk ama cenaze töreninde Taehyung'un koca bir adam gibi siyah takım elbise giyindiğini ve annesinin tabutunu izlerken sessiz gözyaşları döktüğünü görmüştüm.
Sonra ona teselli vermek için sarılmıştım biraz. Omzumda ağlarken bana söyledikleri şunlardı, "Onunla kavga etmemeliydim. Yaptığı her yemeği son lokmasına kadar yemeliydim Jimin-ah. Annem yokken kimsesiz gibi hissediyorum. Hayatımda kapladığı yer öyle büyük ve doldurulamazmış ki, bunu bu şekilde anladığım için kahroluyorum."

Taehyung annesizliğe zor alışmıştı. Veya alışamamıştı ama artık bunu gizleme konusunda daha iyiydi. Yine de arada sırada kendi annemden konu açıldığında onun sessizleştiğini fark ederdim.
Bazen korkardım "Annen henüz hayattayken onun kıymetini bilmelisin" demesinden. Ama hiç etmemişti bu lafı. Bayan Park'ın gerçekten değeri bilinecek bir anne olmadığının o da farkındaydı.

Ben de sanırım gözlerimin kıymetini bilememiştim zamanında.
Çok fazla ışığa bakardım mesela. Işık çok yakardı gözlerimi ama işimin bir parçasıydı spot ışıkları altında parıldamak. Kapatamazdım gözlerimi. Çok uykum gelirdi ama günlerce uykusuz gezer ve canımı yakardım.
Şimdi öyle çok vaktim vardı ki uyumak için ve spot ışıklarından kaçmak için, bu vakti nasıl geçireceğimi bilemiyordum.

Aslında iki yıl öncesinde günlük hayatımda hiç de "ah, bu dünyanın şahidi olabildiğim için ne şanslıyım" diye düşünmemiştim.

Taehyung'a geri dönecek olursak, şimdi babasını da kaybetmekle yüz yüze gelmiş bir halde telaşına engel olamadan oradan oraya koşturup duruyordu.

Dün gece yaptığımız ufak doğum günü kutlamamın ardından hepimiz -Jungkook'da dahil- gece yazlıkta kalmıştık.
Jungkook ilk başlarda kalmayı asla kabul etmeyip gideceğini söylese de Taehyung oldukça fazla ısrar etmişti. Ben de kalması için birkaç şey söylemiştim tabii.

Gece öyle geç vakitlerde uyumuştuk ki herkes diğer gün öğlene doğru uyanmayı beklemişti.

Fakat sabah yedi sularında Taehyung'un ağlama sesleriyle hepimiz yataklarımızdan fırlamıştık.
Yoongi hyungun anlattığına göre sabah erken saatlerde Daegu'dan bir akrabası aramıştı ve Taehyung'un babasının kalp krizi geçirdiği haberini vermişti.
Yoongi hyungun bunu Taehyung'a en az üzücü şekilde anlatmış olduğuna emindim ama Taehyung doğal olarak şok olmuş ve fazlaca tepki vermişti.

Taehyung salonda oturup omzumda biraz ağlarken Yoongi hyung da babasının doktoruyla telefonda görüşmüş ve durumunun gayet iyi olduğu haberini vermişti bize.
Yine de Taehyung'un biraz sakinleşmesini bekledikten sonra Daegu'ya gitmek için yola çıkmışlardı.

Taehyung için cidden üzgündüm. Yoongi hyungun dediğine göre hayati riski yoktu ama yine de bunun korkusunu yaşamak bile Taehyung'u mahvetmişti.
Evden çıkmadan önce eşine defalarca kez "babamı ameliyat edersin ve iyileşir değil mi?" Diye sormuştu. Yoongi hyung ise onu rahatlatmak adına durumun ameliyat edilecek kadar ciddi olmadığını söylemişti.

O ikisi sabahın dokuzunda evden çıktıktan sonra geriye kalan dördümüz de moralimiz iyice bozulmuş şekilde bir kahvaltı yapmıştık.
Kahvaltıdan sonra Hoseok hyung ve Jiseul etrafı toplamamıza yardım edip gitmişlerdi.

Ah, ben ise Jungkook ile baş başa koca yazlıktaydım.

Bu durum belki heyecan verici veya hatta biraz yakınlaşmak için güzel bir fırsat olabilirdi.
Ne var ki sabahki olay moralimi fazlaca bozmuştu. Ben de ikisiyle birlikte Daegu'ya gidip bay Kim'in sağlığından emin olmak isterdim ama biliyordum ki gitsem sadece onlara ayak bağı olurdum.

Şeker Prens | JiKookWhere stories live. Discover now