First Kiss & First Dance

6.5K 550 472
                                    

I, I loved you in spite of
Deep fears that the world would divide us
So, baby, can we dance
Oh, through an avalanche?

Harry uzun zamandır hiç olmadığı kadar keyifliydi. Hatta o kadar keyifliydi ki ona nefretle bakan hiçkimseyi umursamıyordu. Çünkü asıl önemsediği nefret şimdi sevgiye dönmüştü. Diğerlerinin onunla alay etmesi, ondan nefret etmeleri Draco'nun eskiden yaptığı kadar dikkatini çekmiyordu.

Kimse onunla uğraşırken Draco gibi alayla gülümsemiyordu, Draco gibi tartışmayı bahane ederek sürekli ona yaklaşmıyordu. Yani Harry'nin ilgilenmesi gereken hiçbir şey Draco'dan başka kimsede yoktu.

Dün konuştuktan sonra bir daha hiç konuşmamışlardı. Daha doğrusu Draco konuştuğundan beri Harry'i görse de yanına gelmiyordu. Sadece onu görünce gülümseyip göz kırparak önüne dönüyordu. Harry ise onunla konuşmak için derslerin bitmesini beklemişti ama dersler bitince Draco'yu etrafta görememişti.

Ortak salona girip Slytherin masasına bakınca orada olmadığını anlayıp geri dönecekti ki önüne Pansy çıktı. "Arkadaşımı mı arıyordun Potter?"

"Evet. Nerede olduğunu biliyor musun?" Harry onun imalı gülümsemesini umursamamaya çalışarak sorunca Pansy gülerek "Evet." dedi. "Hala kütüphanede ders çalışıyor."

Harry ona teşekkür ettikten sonra hızla kütüphaneye doğru yürümeye başladı. İçi içine sığmıyordu. Ne zaman onu göreceği için bu kadar heyecanlanmaya başlamıştı bilmiyordu bile.

Onu sürekli yanında görmek istemesi, hala yanağında onun sıcak nefesini ve sıcak dudaklarını hissetmesi, bunları hatırladıkça kalbinin hızla atmaya başlaması normal değil gibiydi. Cho'yu beğendiğini hatta ondan hoşlandığını düşünmüştü ama şimdi Draco'ya karşı hislerini de hoşlantı olarak adlandırdığında arada tek bir benzerlik bile göremiyordu.

Cho'nun kendisine bakıp gülümsemesi kalbini bu kadar hızlandırmamıştı. Yüksek ihtimal Harry'i öpseydi, Harry onun öpücüğünü düşünüp heyecandan uyuyamayacak duruma da gelmezdi. Draco çok daha farklıydı.

Kütüphaneye girdiğinde içeride kimse olmadığını görüp biraz daha ilerledi. Sonra onu gördü, siyah takım elbisesinin içinde kusursuz gözüküyordu. Parlak sarı saçları yüzüne doğru düşmüştü, gri gözleri önündeki kitaba odaklanmıştı. Kolunu masaya koymuş, yüzünü de eline yaslamıştı. Kütüphanede kimse olmamasına rağmen o en sessiz olacak yeri seçmişti.

Bir an nefes alamadığını hissetse de daha fazla orada durmamaya karar vererek Draco'ya doğru ilerledi. Draco ise adım seslerini duyar duymaz kafasını kaldırmıştı. Harry'i görünce yüzünde bir gülümseme oluştu. Harry onun yanına gelene kadar da onu inceledi. Sonra Harry onun yanına gelip masaya yaslanınca gülümsemesi büyüdü. "Selam Potter."

"Selam Malfoy. Ben ders çalıştığını sanıyordum." Harry zorla gözlerini ondan ayırıp önündeki kitaba bakınca Draco'nun sadece kitap okuduğunu görmüştü. Tekrar Draco'ya dönünce ilgiyle kendisini incelediğini farketti. Yanakları ısınmaya başlamıştı. "Çalışmıyorum Potter. Aslında seni bekliyordum."

"Beni mi bekliyordun?" Harry neden şaşırdığını bile anlamamıştı ama yine de sormuştu. Draco ayağa kalkıp Harry'e doğru ilerleyince Harry yutkundu. "Evet Potter, yanıma geleceğin çok belliydi. Ben de rahat konuşalım istedim. Cevabını bekliyordum."

𝐃𝐚𝐧𝐜𝐢𝐧𝐠 𝐖𝐢𝐭𝐡 𝐎𝐮𝐫 𝐇𝐚𝐧𝐝𝐬 𝐓𝐢𝐞𝐝 | 𝐃𝐫𝐚𝐫𝐫𝐲Where stories live. Discover now