Kalbin Parmak İzleri

Start from the beginning
                                    

Ağlaması yavaşlayınca usulca olduğu yerden kalktı Kibum hala ayakları jöleymiş gibi hissettiriyordu. Yalpalayarak odasına döndü yorganın altına girince anladı ki ceset gibi soğumuştu vücudu yatağının sıcaklığıyla irkildi, göz kapaklarını açık tutmak iyice zorlaşırken gördüğü en son şey baş ucundaki saatti; 04.45...

Alarmıyla güne uyanıp vücudunu esnetti Minho elini yüzünü yıkamak için banyoya giderken ağız dolusu esnedi. Sonrasında kahvaltı için bir şeyler hazırladı ancak bugün pek iştahı yoktu. Özensizce atıştırıp ortalığı topladı hazırlanmak üzere odasına geri döndü.

Üniversite yolunda ilerlerken marketten her zamanki gibi iki küçük süt aldı. Reyondaki çilekli sütleri direk pas geçip ballı olanlardan iki tanesini seçti. Kibum'un çilek aromalı şeyleri yiyip-içmeyi sevmediğini uzun zaman önce fark etmişti. Onun hakkındaki böyle küçük detayları fark etmiş olmak hoşuna gidiyodu kasiyere parayı öderken şapşalca gülümsedi.

Kibum'un Cuma günleri atölye dersi olduğunu ve saat 10 gibi başladığını artık bildiği için direk sınıfına yöneldi, nasılsa öğle arasında onunla görüşürdü.

İçinden yataktan çıkmak gelmesede evde duramayacağınıda bildiği için kalktı Kibum. Kahvaltı etme zahmetine bile girmeden hazırlanmaya başladı. Evden çıkmak üzereydi ki askıdaki deri ceket dikkatini çekti. Yutkunup ceketi almak üzere askıya uzandı. Hala kan lekelerinin olduğu yerleri hatırlıyordu 8 kere kuru temizlemeye verilmiş olmasına rağmen Kibum hala onları görebiliyordu, öyle sanıyordu. Parmaklarıyla deriyi birkaç kez okşayıp ceketi giydi, hala ceket üzerinde büyük görünüyordu, Kibum'un omuzları Seungbum'dan daha küçük ve kassız olduğu için ceketin kolları ellerini bile kaplıyordu ve sadece parmak uçları görünüyordu. Seungbum hyung'un kapısına son bir kez bakıp evden çıktı.

Kalbinin yine kalbine açmış olduğu bir savaştı Kibum'unkisi. Kalbinde büyük paya sahip iki insan geçinemiyordu belli ki. Canı acıyordu Kibum'un canı cehennem gibi yanıyordu. Biliyordu hangisinden vazgeçse aklı diğerinde kalacaktı, yok yok sadece aklı değil kalbinin yarısıda orada kalacaktı tüm hissettikleriyle birlikte. Ne tuhaf değil mi insanoğlunun hemen her organının ikincisi varken kalbinin bir olması. Mide, karaciğer onlarda tek organlara gereğinden fazla anlam yüklemeye gerek yok diyesi geliyor insanın ama tutuyor dilini çünkü onların da girişi ve çıkışı, iki yönü var. Kalbe giden belki milyonlarca yol varda yine sadece tek girişi var. İnsan kalbi cam gibi kırılırya hani bazen işte sadece kırıldığı için cama benzemez kalpler, cama dokunanında izi kalır, kalbe dokunanında... İşte Kibum kalbinde parmak izleri üstünde ağabeyinin ceketiyle, sırf kalbinde daha çok izi olsun diye seçimine doğru gidiyordu.

İki haftadır süren bu rüyalar sadece karar vermesine değil aynı zamanda göz ardı ettiği, kendine yediremediği hislerinide kabullenmesini sağlamıştı. Ne hissediyodu tam olarak bilmiyordu ama Minho hayatında olsun istiyordu. Minho'nun hayatında bir şey olmayı istiyordu.

Yemekhanede Kibum'u göremeyince direk banka gitmişti Minho. Onu bankta öyle keyifsiz otururken görünce yüzü asılmıştı istemsizce biliyordu birkaç gündür Kibum'u huzursuz eden bir şey vardı. Daha düşünceli görünüyordu daha bir sessizleşmişti halbuki Minho'yla konuşuyordu. Her ne ise zaman vermem gerek diye düşündü Minho nasıl olsa Kibum ona söylerdi. Hem Kibum'a hislerini söyleceği büyük sürprizi yapmadan önce onu zorlayıp araları bozulsun istemiyordu. Yapacaklarını düşününce gülümsedi ve adımlarını hızlandırdı. Öncelikli hedefi Kibum'u rahatlatmaktı.

Bankta bir süre edilen muhabetten sonra her nasıl olduysa Kibum ve Minho kendilerini Minho'nun evinde, mutfağında buldular. Konuşma sırasında Kibum eski bir video oyunundan bahsetmişti ve Minho'da oynamak için onu evine davet etmişti. Bu Kibum'un Minho'nun evine ilk kez gelişiydi o yüzden Minho belli etmemeye çalışsada çocuksu bir heyecanla hareket ediyordu. Oturma odasında ekranın karşısında zeminde oyun konsolları duruyordu. Televizyon ekranı Mario'nun bölüm bitimlerinde oturarak aşığı indirdiği beyaz bayrağın üzerindeyken dondurulmuştu. 

Kibum ramenin altı yanmasın diye kontrol ederken Minho mutfaktaki masayı hazırlıyordu. Ocağı kapatınca yemeğe oturmadan ellerini yıkamak istediği için lavabonun yerini sordu.

"Koridorun sonundaki kapı" dedi Minho chopstickleri koyarken. Kibum başını sallayıp koridorda ilerledi ancak sonunda iki kapı vardı. Minho hangisi olduğunu özellikle belirtmediği için Kibum ilk kapıyı açtı ve çalışma masasını görünce geri kapadı. Ancak kapıyı kapadıktan sonra gördüğü şeylerin farkına vardı. Masanın arkasındaki duvar aynada görmeye alışık olduğu birinin fotoğraflarıyla kaplıydı. Kaşları merakla kıvrıldı ve yeniden aynı kapıyı açtı ve bu kez hedefi duvarlara bakmaktı.

Normalden biraz daha uzun sürdüğü için Kibum'a bakmak için mutfaktan koridora doğru yürüdü Minho açık olan kapının hangisi olduğunu fark edince gözleri genişledi korkudan ve hızlı adımlarla kapattı mesafeyeyi. O on adımlık mesafe sanki maraton koşmuş gibi yormuş nefesini kesmişti Minho'nun kapının önünde durup korkuyla seslendi.

"Kibum!"

AN: A-yo! Güzel insanlar işte yine size layık olmaya çalıştığım bir bölümle karşınızdayım. Anlayacağınız üzere Kibum Minho hakkında bilmediği şeyleri öğrenmemesi gereken bir biçimde öğrendi. Artık zamanı gelmişti ama öyle değil mi? Umarım benden ya da hikayeden sıkılmamışsınızdır. Heyecanlı bölümler bizi bekliyor, sonra görüşmek dileğiyle. Kendinize bu dünyadaki tek insanmışsınızcasına iyi bakın aman hasta olmayın. Sizi seviyorum <3 <3

Kamera LensiWhere stories live. Discover now