HL (15)

1.3K 180 124
                                    

Medya B×G bir mangadan ama neden olmasın?

¬¬¬¬¬¬¬¬

"Ne düşünüyorsun? Aklından neler geçiyor?" Öne doğru eğildi, sarı saçlarının izin verdiği gölgelikler ile dizlerinde uzanan bedene bakarken sordu sorularını. "Anlatsana... Ne hissediyorsun?"

"Ne mi hissediyorum? Aslında hiçbir şey." dizlerinde uzanan bedenden yönelttiği soruya istemediği cevabı alınca bükülen dudaklarına engel olamamıştı. "Belki de bir şey hissediyorum lakin ad koyamıyorumdur?"

Onun yüzünün düştüğünü görünce başka yoldan sıvışmaya çalışan bedene karşı bu sefer gülümsedi. "Senin bile bilmediğin şeyi ben sana nasıl anlatayım HyunJin?"

Haklıydı, o bilmiyorsa kendisi nasıl anlatsın ona? Nasıl yardımcı olsun sıkışıp kalan sorulara?

"Beni Boşversene... Sen ne hissediyorsun asıl? Yakın zamanda sürekli beni sorar oldun. Sen anlat." Hyunjin ellerini dip boyası gelmiş saçlarında gezdiren bedenin elini kavradı. Düşünceli olan gözlerini görebiliyordu. Anlamıştı, boşuna dedektif olmamıştı değil mi?

" Ben... Ben düşünemiyorum." Üzerinde bulunan bedenden çıkan bir iki kelam o kadar duygu yüklüydü ki uzandırdığı bedenini kaldırarak geriye kaydı. Onun yanına yerleşti ve sağ elini onun çenesine yasladı. "Bir şeyler var ki düşüncelerinin önüne geçmiş."

Felix çenesini tutan bedene bakıp gülümsedi ve şakaya vurarak onun elini itti. "Yok."

Çatıdaydı ikili. Haftaya yeni bir başlangıç yapmışlardı. Birkaç hafta olaylardan uzak kalacakları masa başı işlerinin ilk haftasına giriş yapmış lakin ikili oldukça sıkılarak hızla ellerindeki kahvelerle yukarıya çıkmıştı. Hafif esen rüzgar ve Kore'nin her zaman ki koyu renkli havası onları karşılamıştı. İşin en iyi yanı da manzaraydı. Buraya geleli ise 20 dakika olmuştu.

"Anlatmak istemediğimiz bir konu olduğu zaman inkar ederiz. Beden dilimiz ise bunu gösterir bize. Felix, bir sorun mu var?"

Bir anda boğazına yerleşen o rahatsız hissiyatı derin bir nefes ile gidermeye çalışmıştı. Var mıydı? Sorunlar hiç bitmezdi ki...

"Aklıma bir soru takılıyor... Gitmiyor HyunJin. Bunu sormak istiyorum... Aklımdan yüzlerce kez tekrarını yapıyorum. Merak ediyorum ama soramıyorum." Ellerine eziyet eden tırnaklarına bakarak konuşunca HyunJin uzanmış onun ellerini kendi büyük elleri arasına çekmişti.

Ne ara bu kadar yakınlaştıkları bilinmezdi tabi ama Felix kendi gözünde güçlü görünmeye çalışan biriydi. Eskisini yenisini, hayatını ve çocukluğunu bilmezdi, o da Hyunjin'in hayatını bilmezdi ama gözleri iyi görüyordu.

Güçlü olmak isteyen bir yavruydu. Annesi bırakıp giden, kendi başına bırakılmış aslan yavrusuydu. İnsanları uzak tutmaya çalışmıştı zarar görmek istemiyordu. Bunu çok iyi anlıyordu ki HyunJin... Felix'e kendisini görüyordu.

"Söyle bana." Bir karış daha yaklaştı ona. Pantolonunun kirlenmesi umurunda değildi. Aklında Felix'in sorunu vardı.

"O gün... Çekirdeğin olduğu yere girdiğin zaman... HyunJin..." Felix sustu. Sustuğu gibi dudaklarını ısırdı. Konuşmaya devam etmek istemez gibi bir hali vardı. Ve Hyunjin'e asla bakamıyordu. "Devam et ne oldu Felix?"

"Başka biri gibiydin."

---------

"Buldum!" Dalgın düşüncelerin esir aldığı geniş toplanma odasında yükselen ses herkesin dikkatini çekti.

Bir pazartesi, saat öğlen 12'yi gösterirken koca polis karakolunun 10 katlı binasının 4. Katından bir bağırış yükseldi. Bütün koridorda tüm çalışanların daha ayılmaya vakit bile bulamadıkları sırada gelen bağırış herkesi yerinde zıplatmıştı.

HᴇʟʟSᴛᴀᴛɪᴏɴ § HʏᴜɴLɪx✔︎Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon