Bölüm Bir: Yeni Düzen

758 30 12
                                    


            Genç cadı kafasının üzerinden vızır vızır geçen büyülenmiş notlara aldırmadan sihir marifetiyle dışarıdaki havayı içeriye yansıtan pencerelere bakarken sıkıntıyla nefesini bıraktı. Sadece birkaç saat sonra kavuşacağını bilmesine rağmen açık havaya çıkma isteğini bastıramıyordu. Yıllarca bundan çok daha uzun saatler boyunca kapalı kapılar ardında dur durak bilmeden çalışırken aklına çimenlere çıkmak ya da güneşin altında uzanmak gelmemişti. Şimdiyse, günlerini gözlerini kocaman açıp karşısındaki kelimelerin anlamlı bir bütün ifade etmesini bekleyerek ya da aklına gelen anılara dalıp çıkarak geçirmeye çalışıyordu. Böyle hayal etmemişti, savaş bitmiş, en yakın iki arkadaşının aksine okula dönüp – ki hiç gereği yoktu, savaşın kahramanı olan üçlüden birine sınav sonuçlarını sormaya cesaret edecek kadar aklını yitirmiş bir insan ya da kurum büyücü dünyasında bile bulunmuyordu – F.Y.B.S'lerini tabi ki en yüksek notlarla vermiş ve büyük bir hevesle Bakanlık'ta çalışmaya başlamıştı. O günlerde pek çok insanın düşündüklerini, patavatsızca söylemekten hiçbir zaman çekinmeyen Gelecek Postası'nın yazdığı gibi savaşın kahramanı Hermione Granger'ın herkesi şaşırtan tercihi Sihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi'nde çalışması çağımızın en parlak zekâlarından birinin potansiyelinin boşa harcanması riskini taşısa da kendisi kararından oldukça emindi. Ne kadar parlak bir zekâ ya da savaş kahramanı olarak görüldüğü umurunda değildi. O, okuldayken yarım bıraktığı işi tamamlamak istiyordu. Başta ev cinleri olmak üzere büyücü toplumunun dışına itilmiş sihirli yaratıkların hakları için çalışacaktı, eh savaşta her birinin gösterdiği üstün destekler de göz önüne alındığında bunun için mükemmel bir zaman olmalıydı.

Ancak olmadı. Savaşı kazanmanın verdiği sarhoşluk yerini yeni düzeni kurmaya bıraktığında Hermione'nin idealist hayallerinde önce çatlaklar ve şimdi kabul etmek istemese de kırıklıklar oluşmaya başlamıştı. Herkes tabi ki de ev cinlerinin, deniz halkının, at adamların ve hatta devlerin bile nasıl da cesurca Voldemort'a ve ordusuna göğüs gerdiğini hatırlıyordu ama sıra sınıflandırmaları ve asa haklarını tartışmaya geldiğinde savaşta tuttukları taraftan çok daha önemli ayrımlar olduğunu çabucak hatırlayıveriyorlardı. Nasıl olur da at adamlar ve deniz halkı üyeleri büyücüler ve cadılarla aynı sınıfa alınabilirdi? Cin cücelerin asa taşımasının sonuçlarını önüne boyuna değerlendirmeden hızlı kararlar verilebilir miydi? Ev cinlerini birden serbest bırakmak belki de onların zararına bile olabilir, kim bilirdi?

Hermione, yüzlerce kez aklından geçen düşüncelerden sıyrılmak istercesine elini kabarık saçlarının arasından geçirip onları savurdu. Önünde duran, ev cinlerinin ücret alabilmesini kolaylaştıran yasa teklifini nasıl daha da yumuşatabileceğini düşünerek kaleminin tepesini ısırırken içinden mırıldanıyordu: "Küçük adımlar da en az büyükler kadar önemlidir, küçük adımlar da en az büyükler kadar önemlidir."

Böylece bir mesai saatini daha doldurmayı başararak masasından kalkarken içinden bir ses bu yasa teklifinin de ev cinlerini mağdur edebileceği gerekçesi ile komisyondan döneceğini fısıldıyordu.

"Herm, çıkmıyor musun?"

Adının seslenildiği yere döndüğünde odadaki herkesin yoğun bir ilgiyle onu izleyen bakışlarından bunalmış Harry'i gördü. Hızlı el hareketleri ile bir yandan onu çağırırken diğer yandan kızaran yüzünü gizlemeye çalışıyordu. Masadaki eşyalarını alelacele çantasına atıp yanına koşturdu.

"Bana ne zaman içimden bir canavar çıkmasını bekliyormuş gibi bakmayı keserler sence?" diye sordu siyah perçemi yüzüne düşen arkadaşı.

"Bilmiyorum Harry, bana daha çok içlerinden birini belki yemeğe davet edersin diye bakıyorlarmış gibi geliyor."

"Ginny, kellemi alır. Tek hamlede." dedi Harry gülerek.

Hogwarts'ın ÇağrısıWhere stories live. Discover now