Annesi üzerine tişörtü geçirmesinin ardından yeniden yatağa oturdu, "Namjoon hyung benden nefret ediyordur." diye mırıldanmadan edemedi, "Kimse senden nefret etmiyor, Jeongguk. Herkes senin için endişelendi. İyi olduğun haberini alınca da beraber eğlenmeye gittiler." Başını sallamakla yetindi, onlarla eğlenmeye gidiyor olabilirdi şu an, belki biraz içer ve kendine gelirdi fakat bebek geldi aklına, içemezdi.
Jeongguk annesine ona hamileyken ne hissettiğini sormak istedi ama biliyordu, istenen ve beklenen bir çocuktu, tüm yapmak istediklerini yapmanın ardından ebeveyn olma zamanlarının geldiği düşünülerek yapılmış bir bebekti. Jeongguk'un en büyük korkusu buydu, pişman olmaktan korkuyordu ve içinde bebeğe karşı oluşabilecek kötü bir his bile yüreğinin daralmasına sebep oluyordu. Gözleri dolarken annesi ellerini tuttu, "Sen ne istersen, biz arkandayız Jeongguk." dedi, yataktan kalkmadan önce saçlarını okşadı.
Herkes biliyordu, Jeongguk'a bir seçenek sunulmuştu ve karar kendisine bırakılmıştı.
Uzun bir süre odaya kimse girmedi, saat gittikçe ilerlerken iyice uyku çökmeye başlamıştı üzerine. Kalkıp biraz gezinmeliydi fakat bunu yapmaya hiç hali yoktu, kapı aralandığında Taehyung üzerinde bir eşofman altı ve siyah tişört ile girdi odaya. Düğmeye basarak tepe lambasını kapatarak sadece komodinin üzerindeki abajurun ışığının kalmasını sağladı.
Bir şey söylemeden diğer yana uzanırken hala sessizdi, Jeongguk bunun sebebinin kendisi olduğunu biliyordu. Bugün onunla hiç konuşmamıştı, onu korkutmuş ve endişlendirmiş, kendisinden uzaklaştırmıştı. Doktor Kim'in sunduğu seçenekten onlara bahsettiği açık bir şekilde belli oluyordu. Taehyung'un eli karnının üzerinden boşluğa uzandı, "Yorgunsundur, uyuyalım." dedi sadece, Jeongguk bir şey demeden abajuru kapattı, yastığını düzeltti ve Taehyung'a arkasını döndü.
Onunla konuşmak ve anlatmak istiyordu ama nasıl yapacağını bilmiyordu, içindeki karmaşa giderek büyürken gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Sadece bedeninin üzerinde bir el vardı, bir önceki gibi sıkıca sarılı ve güvende hissettirmiyordu. Ağlaması giderek artarken sesinin çıkmaması için ellerini yumruk yapıyor, alt dudağını dişliyordu.
"Jeongguk."
Taehyung'un şefkat dolu sesi ağlamasının şiddetlenmesine ve sesli bir hal almasına sebep oldu. Bedeni ona doğru döndürüldüğünde yüzünü saklamak için başını eğdi. Bu kez kol öylesine atılmış değildi, parmakları onu sakinleştirmek için sırtında geziniyordu. "Güzelim, güzel sevgilim benim." Taehyung bedenlerini biraz daha yaklaştırdı, "Anlat bana lütfen. Sana kızmam, seni yargılamam, kararlarına saygı duyarım ama yalvarırım, ağlama böyle. Dayanmak çok zor, yemin ediyorum çok zor. Senin için her şeyi yaparım ben. Sadece sen olsan yeter bana, başka kimseye ihtiyacım yok." Taehyung yatıştırıcı bir şekilde konuşuyor olsa da Jeongguk her kelimesinin altındaki anlamı biliyordu.
Sadece sen olsan yeter bana.
Başka kimseye ihtiyacım yok.
Vazgeçiyordu, Taehyung onun için delirdiği bebekten bile vazgeçiyordu ve bu Jeongguk'u sakinleştirmek yerine daha kötü hissetmesine sebep oluyordu. O sadece korkuyordu, çok fazla korkuları vardı ve bunlarla baş edemiyordu. Başını Taehyung'un boynuna yaslayarak kokusunu içine çekti, şimdi gözyaşları sevgilisinin tenine de dağılıyordu. Taehyung bir kolunu onun başının altından geçirerek tamamen kolları arasına hapsetti onu, "Taehyung." diye mırıldandı Jeongguk, onun adının dudaklarının arasından dökülmesi bile biraz olsun sakinleşmesini sağlamıştı. Konuşmak zorundaydılar, Taehyung onu anlardı, buna inanması gerekiyordu.
"Ben çok korkuyorum."
Yaptığı itirafı bir süre sindirmeye yöneldi, sessiz kaldı ve birbirine karışan kalp atışlarını dinledi. "Ben hayattan kopmuş bir çocuktum. Mutluydum fakat hayatımın bir anlamı olmadığını düşünüyordum. Kurdum beni terk etmişken kim olarak devam edebilirdim? Saddce Jeon Jeongguk olarak ne önemim vardı?" Saçlarında gezinen parmaklar iyi hissetmesini sağlarken yutkundu, "Sen bana kim olduğumu hatırlattın, kendimi sevmemi, kendimle barışmamı sağladın. Taehyung ben seni çok seviyorum, yemin ederim çok seviyorum ama korkuyorum." Vücudu titremeye başladığında onu sessiz bir şekilde dinleyen Taehyung yorganı üzerine çekti daha çok.
Olduğu yerde biraz daha yayılarak aklından geçenleri toparlamaya çabaladı, onun en iyi anlayacağı hale getirmek istiyordu içinden geçenleri. "Her şey çok hızlı oldu, ben korkuyorum. Birlikte yapabileceğimiz, sadece ikimiz olarak, çok fazla şey vardı. Ben hep onların hayalini kurarken birden hepsi alındı ellerimden. Seninle deli gibi heyecanlanarak konuştuğumuz gezimizi bile yarım bırakmak zorunda kaldık. Ben pişman olmaktan çok korkuyorum, seninle yaşayamadıklarımız beni çok korkutuyor. Senin sevgilin olarak yapmak istediklerimin sınırı yoktu, şimdi hepsi çok uzağımda." Başını sakladığı boyundan çıkararak biraz geri çekildi, Taehyung'un gözlerine baktığında iç geçirdi.
Hala kafası oldukça karışıkgı ve kelimeleri yan yana getirmek çok zordu, "Hamilelik başladığından beri..." Jeongguk durdu, bu konuda onu üzmek istemiyordu ama bir kez içinden geçenleri dile getirmek istiyordu yalın bir şekilde. "Beni ihmal ettin. Evet, bakıldığında tüm ilgin ve sevgin benim üzerimde gibi görünüyordu ama değildi. Onun için heyecanlı olduğunu biliyorum, yemin ederim sana, ben de çok heyecanlıyım. Kapıdan girdiğinde ilk sorduğun bebeğin nasıl olduğu oluyor, dokunduğun tek yer karnım sanki, seni öpmek istediğimde bile ileri gidip bebeğe zarar vermekten korkuyorsun. Seni anlıyorum, onu korumak istiyorsun ama Taehyung, ben yalnız hissettim. Sen yanı başımdaydın ama aramızda uçurum vardı." Saçlarında hissettiği dudaklar gözlerinin kapanmasına sebep oldu.
"Özür dilerim."
Taehyung'un boğuk sesi gözlerini yeniden aralamasına sebep oldu, "Çok özür dilerim Jeongguk, seni ihmal ettiğimin farkında bile değilim. Seni çok seviyorum, sen benim hayalimsin. Nasıl sevmem ki seni? Böyle hissettirdiğim için iğreniyorum kendimden, en çok seni severken seni sevgisiz bırakmış olmak yaralıyor beni." Jeongguk ona baktı, gözlerinden akan yaşları parmağı ile yakaladı, "Belki şu saçma hamilelik depresyonundandır bilmiyorum ama Taehyung, ben senin sevgin olmadan yaşayamam, beni sevdiğini biliyorum ama ondan mahrum kalmak mahvetti beni. Belki bu yüzden sürekli yaşayamayacaklarımızı düşünmeye başlayarak kendime eziyet ettim." İçindekileri döküyor olduğu için mutluydu, kendini oldukça rahatlamış, ferahlamış hissediyordu.
Taehyung saçlarını alnından çekerek oraya minik bir öpücük kondurdu, "İyi hissetmeni sağlayacağım. Onunla ya da onsuz, tüm isteklerini gerçekleştireceğim. Sen benim minik bebeğimsin, önceliğim her zaman sensin Jeongguk." Uyku giderek kendini daha da belli ederken onun kollarına daha çok sığındı, "Taehyung..." diye mırıldandı, sesi biraz daha canlı fakat uykulu çıkıyordu. "Efendim sevgilim?" Taehyung'un cevabı gülümsemesine sebep oldu.
"Ben asla bize ait bir parçadan vazgeçmem."
YOU ARE READING
invisible string' taekook
Fanfictionomegaverse* twin* ''beni çeken bir ip tüm bu yanlış yollardan, doğruca kasaba barına tek bir altın iplik beni sana bağladı'' jeon jeongguk, kendini bir alfanın kollarında bu kadar güvende ve huzurlu hissederken, kendinin de bir alfa olduğunu unutuyo...
otuz, but i'm a tell you what true love is
Start from the beginning
