Masayı hazırlamaya karar vererek yerimden kalkıp mutfağa girdim. Leyla Hanım çorba, salata ve İzmir köfte hazırlamış, çıkmadan masaya servisleri de açmıştı. Isıtmak için ocaktaki çorbanın ve köftenin altını açtığımda Dila'nın merdivenlerdeki ayak seslerini duydum. Mutfağa girdiğinde elinde tuttuğu telefonu bana göstererek, "Yandık..." dedi. Neden yandığımızı anlamaya çalışarak telaşlı yüzüne baktım. "Babaannem geliyor, mahvolduk" dediğinde bu kez de babaannesinin geleceğine neden bu kadar endişelendiğini anlamayan gözlerle bakıyordum.
"Tülay ablamdaymış, o aradı şimdi. 'Babaannem sana geliyor' dedi, 'hem de bavulla geliyor, biraz da sende kalacakmış' dedi."
Tepki vermediğimi görünce, "Bunun ne demek olduğunu biliyor musun?" diye sordu.
"Tamam, anladım; babaannen geliyor. Bu kadın Anadolu kadını, tahmin ediyordum böyle bir kontrole tabii tutulacağımızı ama ne var bunda?" dedim gayet sakin bir şekilde.
O, kendi kendine "Babaannem de yani komik... Daha evleneli bir hafta olmadı, neyin sınavı?" diye hararetli hararetli konuşurken ben de, beklediğim mucize bu olabilir, diye düşünüp gülümsedim.  
Gülümsediğimi görünce gözlerini kısıp bana doğru bir adım attı. Bu meydan okuyan adımına karşılık vermezsem olmazdı, ben de ona doğru bir adım attım. "Dün gece nereye kayboldun?" diye sordu. Fark ettiğini sanmadığımdan şaşırmıştım, yine de altta kalmamak için, "Odanda saklanacağına yanımda otursan gerekli açıklamayı alabilirdin" dedim. Nefeslerimiz neredeyse birbirine değerken, "Herhâlde evde oturup yemek hazırlamamı, ütü yapmamı beklemiyorsun? Instagram üzerinden kendim tasarladığım takılarımı satacağım ama öncelikle birkaç yerden ürün almam lazım, onları araştırıyordum" dedikten sonra duraklayıp, "Bir saniye, sen bana az önce 'Yanımda otursan gerekli açıklamayı alırdın' mı dedin? Açıklanması gereken bir şey mi oldu yani?" kocaman açılmış gözleriyle yüzüme bakarken.
"Ne gibi önemli bir şey?" dediğimde dişlerini sıktı.
"Benim sorularıma neden soruyla karşılık veriyorsun Alaz?"
"Bebeğim, ne sormak istiyorsan direkt sorarsan yanıtı da direkt alırsın" dediğimde "Alaz!" diye çıkıştı.
"Efendim Dila?"
Elini kaldırdı ve sol elinin yüzük parmağını hareket ettirerek, "Nerde?" diye sordu.
"Ne nerde?"
"Yüzük."
"Parmağında" dedim, sinir olacağını bilerek.
"Alaz! Bende olanın karşılığı neden sende yok?" diye sorduğunda, "İstiyorsan takarım" dedim.
Boynunu hafifçe yana çevirip tek kaşını kaldırarak, "İstiyorum ve dün gece bu yüzüklerin yüklediği anlama zarar verecek bir şey yapıp yapmadığını da merak ediyorum" diye dolaylı yoldan sorduğu soruya
"Seni asla aldatmam" dediğimde anında "Neden?" diye sordu. Omzundaki saçlara uzanıp bir tutamına parmaklarımı değdirdim, "Bunu bir nedene bağlayamam çünkü birçok nedeni var. Benim için en önemlisini soruyorsan, kendime yapılmasını istemediğim bir şeyi asla karşımdakine yapmam, demek doğru olur. Diğer nedenlere gelince... Onları da zamanla öğrenirsin" deyip yüzünün ifadesini incelerken ısınan yemek kokuları mutfağı doldurunca gözlerini
"Karnım acıktı" dediğinde burnunun ucuna bir öpücük bırakıp tezgâha döndüm. Şaşkınlıkla bana baktığını tahmin ediyordum. Çorbayı karıştırıp altını kapattıktan sonra köftenin de altını iyice kısacaktım ki çalmaya başlayan telefonunu havaya kaldırdı. Arayanı gösterince sakin olmasını işaret ettim.
Telefonu açtığında duydukları karşısında hızla yerinden kalktı, kaşlarını havaya kaldırıp eliyle evin kapısını işaret ederek kısık sesle, "Gelmiş" dedi. Elindeki telefonu bana uzatıp mutfağın içinde bir ileri bir geri gitmeye başladı. Telefonun hâlâ açık olduğunu fark edince kulağıma götürerek, "Babaanne..." dedim.
"Damat... Sitenin girişindeyim, güvenlik içeri almadı."
"Tamam, babaanne. Sen telefonu güvenliğe ver, ben konuşayım" derken Dila da hayretle yüzüme bakıyordu. Güvenliğe durumu izah edip telefonu kapattıktan sonra sandalyeye çöken Dila'ya yaklaştım. Önünde diz çöküp ellerimi dizlerine koydum, "Bu kadar gerilmene gerek yok bence. Hallederiz..." derken çalan kapıya yöneldim.
Kapıyı açtığımda karşımda duran babaanneye gülümseyerek "Hoş geldiniz" dedim. O sırada Dila'nın belimdeki elini hissettim.
"Hoş bulduk damat. Taksici bavulumu getiriyor, bir zahmet alır mısın?" dedi. Eline uzandım ve sıcacık ellerini önce dudaklarıma sonra alnıma götürdüm.
Babaanne torun karşı karşıya geldiklerinde kucağını açarak Dila'nın gelmesini bekledi. Bir saniye sonra hoş geldin sultanım diye torununa sarılmış öpücüklere boğar olmuştu. Kapıdan çıkıp taksiciye cebimden para uzatırken ödendiğini söyleyince bavulu alıp içeri girdim.
"Babaanne, biz de tam yemek yiyecektik, aç mısınız?" diyen Dila ile ilerleyen babaanneyi izlerken hınzırca gülümsedim.
Koridorda bavulu bıraktıktan sonra mutfağa girdiğimde Dila akşam yemeği için kırk yıllık ev kadını gibi hazırlık yapıyordu. Ben ona tebessüm ederek bakarken babaannesinin de bana baktığını fark ettim.
"Gel oğlum" dedi yanındaki sandalye hafifçe vurarak. Yanına oturdum, elini elimin üzerine koydu. Bu içten hareketi karşısında başımı kaldırıp gözlerine baktığımda göz kırptı. Evet tahmin ettiğim gibiydi. Mucizem olacaktı...

AŞKIN RENKLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin