4. bölüm

4.4K 294 41
                                    

Arabanın taşlık yoldan çıkardığı seslerden rahatsız olup hafifçe gözlerimi araladım. Nerede olduğumuzu anlamak için etrafıma göz gezdirdiğim de baya lüks bir villanın iki yana açılan demir kapısından geçiyorduk. Henüz tam olarak ayılamadığım için nereye geldiğimizi sorgulayacak sağlıklı beyine ulaşamadım ve uyuyor numarasına devam etmekte hiç bir sakınca görmedim.

Benim tarafımdaki kapı açıldığında soğuk bedenimi titretse de gözlerimi açamadım. Sonra kahramanım tarafından kucaklandığımı hissettim. Doğrulduğunda çok kısa bir süre olduğu yerde durdu. İstemsizce kollarımı boynuna sarmak istedim ve öylede yaptım. Nefesini yüzümde hissetmek beni daha önce hiç hissetmediğim duygularla tanıştırıyor gibiydi. Adını tam koyamasam da yüreğimin sesini onun bile duyduğuna yemin edebilirim ama ispatlayamam.

Derime kadar işleyen sıcaklığı hissetmemle kapı sesini duymam bir oldu. Sanırım eve girmiştik. İçeriyi o kadar merak ediyordum ki istemeden gözlerimi açmış bulundum.

"Uyumadığını biliyorum kasma kendini" dedi şiir gibi çıkan sesiyle.

"Hııkk" bir anda ağzımdan bir hıçkırık kaçtı hemen utançla kucağından atladım ve ellerimle yüzümü kapattım. Yere iner inmez hafif sendeler gibi oldum ama dik durmaya çalıştım. Sarhoş olduğumu biliyordum fakat karşımdaki yabancı Zeus'a hissettirmemeye çalışıyordum.

"Dağ ayısı kahramanım beni bu gece evinde mi ağırlamak istemiş?" dedim istemsizce kıkırdayarak.

"Dağ ayısı kahramanın sana neler yapacak ama daha zamanı var" dedi gömleğinin kol düğmelerini açarken.

Yoo bunu bize yapamazsın burda soyunmazsın değil mi yakışıklı?

İç sesimi umursamadan gözlerimi far tutulmuş tavşan gibi açtım.

"Göz banyon bittiyse içeri geç sana bir kahve yapayım kendine gel" dedi dudağının kenarı kıvrılırken.

"Tanışmadık bile! Sarhoş bir kadından faydalanmaya çalışmıyorsun değil mi?"

"Öyle olsa seni ayıltmak için kahve teklifinde bulunmazdım bayan zeki!"

"Mantıklı" dedim anlamış gibi.

Salona geçmek için tam dönecektim ki birden gömleğinin üst düğmelerini açtığını farkettim. Allah'ım gözlerimi alamıyorum kör et beni nolur!

Mıhlanmış gibi adamın kaslarını incelerken benim gittiğimi düşünmüş olmalı ki önüne bakmadan üstüme yürümeye başladı. Taş gibi kalmış hareket edemiyordum. Tam önüme geldiğinde ayaklarımız birbirine çarptı ve ben bile isteye o ağzımı sulandıran kaslara tutundum.

Benim tutunmamla mümkünmüş gibi daha çok sertleşti kasları. Derin nefesler aldığını hissediyordum. Elimin altındaki kalp atışı dışarıdan bile duyulur gibiydi. Böyle bir adamı etkilediğim için kadınlık gururum okşandı ve yüzüne karşı gülümsedim.

Birden tek kolunu belime sardı ve beni iyice bedenine yapıştırdı. Kafasını yaklaştırdığı anda beni öpecek sandım ve gözlerimi kapattım.

Tanımadığın bir adam tarafından öpülüyorsun gerizekalı!

Ne var beni öpsün istedim ayıp değil ya! Sarhoşum ben sabaha hatırlamam. Hem n'olmuş yani ilk öpücüğümü böyle bir Yunan Tanrısı'na versem!

Ama hiçte sandığım gibi olmadı. Kulağıma eğildi ve

"İçeri gir geliyorum" dedi fısıldayarak.

Etkilendiğimi belli etmemeye çalıştıp salona doğru ilerledim. Lacivert ve gri tonlarındaki salon çok ihtişamlıydı. Tam karşıda bahçeye açılan boydan boya cam vardı. Sağ tarafta ceviz tonlarında uzun bir televizyon sehpası, onun üstünde duvara monte edilmiş büyük ekranlı bir televizyon... Duvarlar kırmızı tuğla görünümündeydi fakat gerçek miydi bilemiyorum. Değilse bile çok gerçekçi duruyordu.

HASBELKADERWhere stories live. Discover now