7. Bölüm: Kabulleniş

116 14 5
                                    

Heyyooo selammm^^

Hadi bakalım ilk önce yıldıza basın ardından müziğimizi açın ve öyle okumaya başlayın.

Keyifli güzel okumalar🌹

7. Bölüm : Kabulleniş
"Hayat yaranın üzerine yara basar..."

Batuhan'dan...

"Yeter bu kadar. Geri kalanını siz Selim Bey'le halledersiniz! Şimdi biraz izin ver bana!" O kadar çok gergindim ki şu sıralar önüme gelen herkese gereğinden daha fazla bağırıyor ve küçük düşürüyordum. Bundan şuna kuzenim Emre'de nasibini almıştı. Aklımı kurcalayan şeyler yüzünden kendimi işe odaklayamıyordum. Olmuyordu. O lanet olası kadın hiç aklımdan çıkmıyordu!

Başını göz gezdirdiği dosyalardan kaldırıp yüzüme baktı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Fakat bunu anlamamasına imkan vermemek için o sert herkesin tanıdığı Batuhan Arıkan kimliğine bürünmüştüm. Her ne kadar beraber büyüsekte beni tanımıyordu.

"Neyin var senin kuzen? Hayırdır?" Bir şeylere kafamı taktığımı anlamıştı fakat ne olduğunu asla bilmeyecekti. Çünkü ben bile ne olduğunu bilmiyordum. O lanet olası kadın çok canımı sıkmıştı. İlk defa bir kadına yardım etmiş ve ilk defa beni sert bir şekilde geri çevirmişti.

"Bir şey yok! Yorgunum. Sırius'u alıp sahile ineceğim. Görüşürüz."

"Hey bekle bekle! Senin neyin var? Kafasını işten kaldırmayan o koca Batuhan Arıkan nerede şuan? Neyin var senin?" Kapıdan çıkmadan önce önümü kesmişti. Beni engellemek her zamanki işiydi. Ne zaman bir şey yapsam mutlaka her yerden Emre çıkıyordu.

"Emre çekil önümden!"

Sert bir şekilde uyarmıştım onu. Önümden çekilip kapıyı açtım fakat o hâla arkamdan konuşuyordu.

"Var sende bir haller! Kaç bakalım Batuhan Bey! Görüşeceğiz seninle !"

Seri adımlarla evden çıkıp sırius'un olduğu bahçedeki kulübeye doğru ilerledim. Benim geldiğimi anladığında kuyruğunu sallayıp bana baktı. Havlamasına beni gördüğünde başlamıştı ama yanına gelince daha da arttı. Yanına yaklaşıp onu kulübesinden çıkarıp onunla konuşmaya ve biraz onunla oynamaya başladım.

"Oğlum, aferim sana! Yakala!" Onunla biraz bahçede zaman geçirdikten sonra yürüyüş yapmak için tasmasını taktım. Bazen bir köpeğin peşine takılıp ortadan kayboluyordu ve onu bulmak çok zor oluyordu.

Kapıdan çıkacağım zaman sağ kolum Ömer yanıma geldi.

"Patron? Nereye gidiyorsun, geleyim mi?"

Başımı salladım. "Sırius'u yürüyüşe götürüyorum. Yanımda silah yok. Arabayla peşimde ol!" Başını sallayıp yanımdan uzaklaştı. O kadar çok pezevengin işlerini bozup elinden almıştım ki bu yüzden herkes düşmanımdı ve beni yerle bir etmek için ellerinden ne geliyorlarsa yapıyorlardı. Fakat ben buna izin vermiyordum.

Silahı her zaman yanımda taşırdım fakat sahile inerken almıyorum. Parkların önünden geçerken silahımı görüp korkan çocuklar olmasın diye yanıma almıyordum.

Kafamı dağıtmam lazımdı. Yoksa aklımı bir süredir kurcalayan o kadını asla unutamazdım. Eğer biraz daha geç kalmış olsaydım o piç herif o kadına zorla sahip olacaktı! Düşündükçe aklımı yitiriyordum. Bir kadına nasıl onu izni olmadan dokunma cesaretini bulabiliyorlardı?!

Bir kadın o... bir kadın. Bir çiçekle hiçbir farkları yoktu. Nasıl bir çiçeği ilk koklayan kişi onun sahibi oluyorsa hayatta böyleydi. Çiçeğe sahibinden başka kimse koklayamaz dokunamazdı! Bazı erkekler kadınların değerlerini hiç bilmiyorlardı. Halbuki kadın dediğin açılmamış bembeyaz bir zarftı. Sahibinden başka kimse onu okuyamaz ve açamazdı!

8 Kuralla Hayatta KalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin