6. Bölüm - Nesin Sen? Tehlike Mıknatısı falan mı?. -

997 148 145
                                    

"O kadar da emin olma Ezel Bey." dedim sinirle. "Elbet kaçacağım senden." Şey aslında ondan kaçmak isteyen yoktu. Tabi bunu ona söylemeyeceğim. Bilmese de olurdu.

"Tabi tabi." diyerek yanıma gelmiş hemen ayağımın dibinde durmuştu.

Ama biz hala telefonları kapatmamıştık. Sinirle kulağımı telefondan

"Yanılıyorsun... " dedim başımı kaldırıp burnumu dikleştirirken. "Bak ben buradayım. Buda demek oluyor ki kaçmışım senden."

Alaylı dudakları başımı dikleştirmemle daha da kıvrılmıştı. O okyanuslardan daha mavi olan gözleri. Ben okyanuslardan da derinim diyordu adeta. Bir tuhaf bakıyordu. Bu bakışta neyin nesiydi yahu. Kendine gel kızım kendine.

"Sence benden kaçıpta buraya geldiğini mi sanıyorsun." dedi biraz daha eğilerek nefesi yüzüme çarpıyordu.

Az daha eğilde öpüşmek!!

Arsız mısın iç ses. 

Sus ve sende istiyorsun da neyse.

"Ben senden hep bir kaç adım öndeyim. " dediğinde iç sesimi susturmaya çalışıyordum.

Sonra gözleri dudaklarına kaydı. Yutkunurken  yavaşca uzaklaştı benden. İşte bu onun hanesine eksi bir puan yazmama sebep oldu. Resmen bana ters köşe yapmıştı.

Oda bizden etkilenmiş olabilir zeki kız.

İçime nefes çektim hızla. Resmen nefes almayı unutturmuştu yahu bana. Onu umursamıyor gibi davranarak elimdeki çayı yudumladım. Ama daha dudaklarımdan bardağı çekmeden çekip alındı bardak elimden. Şaşkınca dona kaldım bir müddet. Sonra bardağı alan Ezel'e döndüm. Benim içtiğim bardağı dudaklarına götürdü. Hiç tiksinir gibi de durmuyordu. Şey galiba eridim.

"O benim çayımdı. " diye homurdandım şaşkınlıkla kalkan kaşlarımı çattım. Kollarımı göğsümde birleştirip denize doru döndüm. Esen rüzgar saçlarımı savururken denizin o tuzlu kokusunu içime çektim. Ama hoşuma gitmişti içten içe. Tabi kendime bunu itiraf etmeye çalışmadım.

"Şekersiz en sevdiğimden. Sana da alayım mı çay?" diyerek alayla konuştuğunda bile bakmadım ona.

Omuz silkip elimde ola simitten bir ısırık alıp ilerideki boş banklara oturdum. İrem'de sessizce yanıma oturmuştu. Yandan ona baktığımda durgun olduğunu gördüm. Neden böyle surat attığını bilmesem de sormadım. Bana uzatılan çayla bakışlarımı İrem'den alıp Ezel'in elinden çayı aldım.

Konuşmadan yudumladım çayımı. İrem elindeki poşeti ortamıza açtığında ona baktım. Gülümseyerek bana uzattığı en sevdiğim çikolatayı alırken bende onun en sevdiği büsküviyi uzattım. Oda gülümsedi ama bu gülümseme bana kalırsa zorla bir gülümsemeydi. Ben arkadaşımı tanıyordum. Bu zoraki bir gülüştü. Nedenini anlamasam da üstünde durmadım.

O gün ona nedenini sormalıydım belkide...

Biraz ilerimizde oturan Ezel varken konuşmak istemedim. Baş başayken alacaktım ifadesini.

Elime aldığım simiti Ezel'e doğru uzattım. Önce bana sora elimdeki simide baktı. Birşey demeden elimden aldı. Kafasını hafif sallayarak. Tekrar önüme döndüm. 

Denizi izledim kıyıya vuran dalgalara baktım. Telefonum titrediğinde kaşlarım çatıldı. Benim kendi telefonum çantamdaydı ve sesi açıktı. O zaman bu cebimde titreyen telefon?

Gözlerimin irice açıldığını ve şaşkınlıkla kalkan kaşlarıma mani olamamıştım. Bu numarayı Ezel'den başka biri bilmediğine göre. Kalbim hızlanırken soluklarımın sıklaştığını hissettim. Heyecandan elim ayağıma dolaşırken elimde tuttuğum yarısı bitmiş karton bardaktaki çayı yere düşürmüştüm.

Yakın KorumamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin