onaltı

2.6K 171 3
                                    

Elimdemi tepsiyle derin bir nefes aldım. Yapabilirdim. Nefesimi verip kapıyı araladım. İçeriye girdiğimde çocuk gülümseyerek bakıyordu. "Merhaba"dedim. Daha da gülümsedi. Haplarını tepsinin yanına koyup kendimde karşısına oturdum. "Bugün burda oturabilir miyim?"dedim. Gülümseyip başını salladı. Tepsiyi alıp kucağına koydu. Yanına döndüğünde "sende ye"dedi. Gülümseyip çatalla patatesi alıp ağzına attı. Mırıldandığında gülümsedim.

"Patatesi seviyorsun?"dediğimde ağzına bir tane daha patates atıp başını salladı. Günlerdir gülmediğim kadar gülümserken garip hissediyordum. Bir şey düşünememiş hiç bir sonuca varamamıştım. Bir şey bilmiyordum. Düşündüğüm her şey olasılıktan ibaretti delirmek üzereydim. Ve sonra zorunluluktan buraya geldim. O hiç olmamış gibi davranmaya geldim.

Çocuğa gözlerimi diktim. "Akşam seni kaçırabilir miyim?"diye sorduğumda heyecanla bana döndü. "Nasıl?"dedi. Gülümsedim. "Bana burdan yıldızları hayal ettiğini söylemiştin öyle olmaz"dedim. Yüzümdeki gülümseme iyicene yayıldı. "Gece dışarı çıkıp göreceksin sonra hayal edersin ilk baş gerçekten görmelisin"dedim.

Tepsiyi yanına attı. Ayağa kalkıp üzerime atladığında kollarımı ona doladım. Saçlarını karıştırıp bir öpücük kondurdum. Buraya düşmek için çok küçüktü. Kollarımın arasından çıkarken göz kırpıp ayaklandım. "Akşama hazır ol seni alacağım"dedim. Heyecanla etrafına bakındı "saat kaçta?"diye sordu.

12 olmadan bu çocuk uyumalıydı ve bize üç saat yeterdi.
"Saat 8'de"diyip odadan çıktım. Bugün bu çocukla geçecekti peki bir sonraki gün ne olacaktı?

Omuz silktim. Bundan önce nasıl boş yaşadıysam öyle yaşardım. Koridordaki tek kapısı açık olan odayı gördüğümde boğazımda yumru oluştu. Yaşamak zor olacaktı. Ama yaşamak zorundaydım.

...

Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Yatağın üzerinde montuyla oturmuş çocuğu gördüğümde sırıttım. Çok heyecanlı gözüküyordu. "Hadi gel"dedim. Elimi uzattığımda koşup tuttu. Kapıdan çıkıp boş koridorlarda yürürken kimse bize bakmıyordu. Çalışanlar terk etmiş geriye güvenlikler kalmıştı ama pek görevlerini yaptıklarını söyleyemezdim.
Bildiğin çocuk kaçırıyordum ama kimsenin umrunda değildi.

Otoparka geldiğimizde arabanın yanına gidip kapıları açtım. Çocuk elimi bırakıp ön koltuğa yerleşirken bende dolanıp arabaya bindim.

Arabayı çalıştırıp rasgele bir soru yönelttim. "Arkadaşın bizimle mi?"dedim. Utanıp bana bakarken gülümsedim. Burda olmalıydı. Ondan ayrılamazdı. "Ne zamandan beri seninle?"diye sorduğumda dudaklarını büzdü.

"Iıı uzun zaman oldu"dedi. Hatırlamıyor olmalıydı.
Gülümseyip bakarken sormam gerekmeyen bir soruyu sordum. "Hasta olduğunu düşünüyor musun?"dedim. Kaşları çatılıp sert bir sesiyle "hasta değilim"dedi. Zaten cevabı belli olan bir soruydu.

Arabayı bildiğim ışıklardan uzak bir araziye sürdüm. Orada yıldızlar daha iyi görülüyordu.

"Sen?"dedi beklemediğim bir anda çocuk. Gözlerimi ona çevirdim. "Neyi soruyorsun?"dedim. Omuz silkti. "Konuş işte "dedi. Utangaçca bana bakerken önüme döndüm. "Normal bir hayatım var. İşime gidiyorum sonra eve yemek yiyorum uyuyorum. Pek farklı değil"dedim. Başımı çevirdiğimde bana bakıp yavaşça başını salladı. "Anladım"dedi.

"Kız arkadaşın?"dediğinde omuz silkip "yok"dedim. Ani bir hareketle bana döndü. "Nasıl yok? Sevmiyor musun kimseyi?"dediğinde başımı olumlu salladım. Ama ağzımı açmadım. "Sen?"dedim geçiştirmek için

Gözlerini arkaya çevirdi. Gülümsedi ve "var"dedi. Alaycı bir gülüşle baktım. "Arkadaşının erkek olduğunu sanıyordum"dedim. Başını salladı. "Öyle zaten"

Şaşkınlıkla ona baktım. "Nasıl yani?"dedim. Tekrar arkasına dönüp baktı. "O benim arkadaşım ve her zaman yanımda onun dışında sevdiğim biri yok"dedi.

Neden aşk anlamında düşünmüştüm ki. O daha bir çocuktu ve her şey aşk değildi. Başımı sallayıp onu boş araziye getirdim.

Arabadan inerken oda arkamdan indi. Kaputa yaslanıp oturdum. Gözlerimi yukarıya dikerken "tadını çıkar"dedim.

°°°

Çok boş oldu ama ne yazacağımı bilmiyorum. Bu arada oylar mısınız? Sıralamada düştük.

TIMARHANE ~GAY~ Where stories live. Discover now