Bu adam gerçekten benim babam mıydı şimdi?

Ameliyat kapısı yavaşça kapanırken babamla birlikte ruhum gitmişti sanki. Haberi aldığımdan beri yüzümde mimik oynamamıştı. Ağlayamamıştım, konuşamamıştım bile.

Herkes sevdiklerine bir şey olmasını konduramazdı. Ama ben bu anı o kadar beklemiyordum ki.. Babamı kendi gözümde ölümsüz yapmıştım resmen. Bir gün ona da bir şey olacağı, ölüme bu kadar yakın olacağı ihtimali yoktu sanki benim için. Annemi kaybettim, babam sonsuza kadar benimle olacak zannediyordum. Bu ihtimali böyle acı bir şekilde farketmek beni bitirmişti.

"Deren, baban iyi olacak güzelim merak etme tamam mı? Sağ salim çıkacak ve her şey eskisi gibi olacak. Korkma sen."

Alya teyzenin dedikleriyle gözüm ona dönerken kısık sesimle konuştum.

"Kaza nasıl olmuş?"

Yutkundu ve derin bir nefes aldı.

"İş çıkışı eve dönerken hızlı gidiyormuş, yerler yağmurdan dolayı ıslak olduğu için araba kaymış ve şiddetli bir şekilde ağaca çarpmış. Allah'tan ambulans çabuk gelmiş, zamanında hastaneye yetiştirildi. Kafasında büyük bir hasar olmaması iyi haber. Ameliyathanede vücudundaki hasarlara bakacağız. Sen merak etme kuzum, baban iyi olacak. Söz veriyorum."

Gözlerim ameliyathane kapısındayken belli belirsiz başımı salladım. Alya teyze içeri girerken hâlâ ayakta duruyordum. Vücudum tüm işlevlerini kaybetmişti. Sanki yürümeyi, konuşmayı yeni öğrenmiş bir bebek gibiydim. Hiçbir şey hissedemiyordum, göğsüme koyulan ağırlığı atamıyordum.

Kızların yönlendirmesiyle bir yere oturduğumda zorlukla derin bir nefes almıştım.

Sakin olmalıydım. Babam bir kaza geçirmişti ama iyileşecekti. O beni asla bırakmazdı.

Ellerimi saçlarımdan geçirip yüzümü sıvazladım ve dirseklerimi dizlerime yaslayıp başımı ellerime koydum. Zaman geçtikçe şokta olan vücudum yavaş yavaş düzeliyor ve tüm acıları hissetmeye başlıyordum.

Bu acının bir benzerini doğum günlerimde, yani annemin ölüm yıldönümlerinde hissediyordum. Bunun farkındalığı beni korkutmaya başlamıştı.

"Burak Saygın'ın yakınları siz misiniz?"

Duyduğum sesle kafamı kaldırıp ayaklanırken hemşire elindeki küçük poşetle karşımda durdu.

"Hastanın üzerinden çıkan özel eşyalar, buyrun."

Uzattığı poşeti elime aldım. "Durumu nasıl?"

"Ameliyat devam ediyor. Doktor hanım sizi bilgilendirecektir, geçmiş olsun."

Yanımdan geçip gittiğinde gözlerimi poşete çevirmiştim. İçinde alyansı ve saati vardı. Alyansını hâlâ takıyordu ve bir kere bile çıkardığını görmemiştim. Geçen doğum günümde annemin alyansını da bana vermişti, o da benim parmağımdaydı.

Uzun zamandır tuttuğum gözyaşlarım hızla yanağımdan akarken dizlerimin bağı çözülmüştü. Kendimi bir anda yerde bulurken hıçkırıklarımın ardı arkası kesilmiyordu.

"Ben şimdi ne yapacağım?"

Delirmek üzereydim. Bu kadarı da fazla olmaz mıydı? Annesiz büyümüştüm, bir tek babam vardı. Şimdi de onunla sınanıyordum. O ameliyathanede canınla uğraşıyordu, ben burada onu bekliyordum. Sadece birkaç saat önce gülüp eğlenirken şimdi burada ağlıyor olmak çok garipti. Mahvolmuş hissediyordum. Ömrümden 40 yıl gitmişti son birkaç saatte.

Bilincim yavaşça koybolurken kendimi tamamen salmıştım.

Lütfen Allah'ım, bir tek babam var, onu da benden alma...

Küçük Sevgilim/ TEXTİNGWhere stories live. Discover now