"Ya benim yokluğumu hiç anlamazsa?"

"Dediğim gibi, eğer normal bir insansa anlar. İnsan psikolojisi böyle." Jennie'nin bilge bir tavır ile konuşuyor olmasına hafifçe güldükten sonra dediklerini başımla onayladım, önüme döndüm ardından. Bunun olma ihtimalini düşünmek güzeldi ama uygulayıp uygulamayacağımdan pek emin değildim.

"Aslında onu sevmeyi bırakman ve senin de ondan nefret etmen daha mantıklı ama senin gibi bağımlı aşıklar bunu hayatta yapmaz." Haksız sayılmazdı, baya bir haklıydı hatta. Başımla onayladıktan sonra masanın üstünde duran kahve dolu fincanı elime alıp kahvemden bir yudum aldım.

Kim Taehyung'u sevmemek benim için bu dünyadaki en olanaksız şeylerden birisiydi. Onu sevmemek durumu o kadar garipti ki, hayatımın sonuna kadar onu seveceğimden emin hissediyordum kendimi. Genellikle gençken aklınız böyle çalışırdı, birisine gençliğin getirdiği etki ile öyle saplantılı aşık olurdunuz ki, onu sevmemek size yıldızların yağmur gibi yağmasından daha olanaksız gelirdi. Ancak ben bunun gençliğimle alakası olmadığını biliyordum, bilmeye ve böyle hissetmeye de devam edecektim.

...

Ertesi gün, tüm okulun bahçede olduğu gibi Jennie ve ben de bahçedeydik. Basketbol takımının karşı okulun basketbol takımıyla maçı vardı ve bu Kim Tahyung'un da maçta olacağı anlamına geliyordu. Ben Taehyung'u gözlerimle aramaya çalıştığım sırada, Jennie karşı okuldan tanıyor olduğu bir kız hakkında konuşuyordu. "Şu Roseanne değil mi?"

Taehyung'u gözlerimle aramayı durdurmamak adına kısa bir bakış atmıştım gösterdiği yere. Karşı okuldan olan Roseanne Park'ı işaret ediyordu. Aslında genellikle herkesin tanıyor olduğu bir kız değildi, hatta odasından çıkmayıp asosyal olarak takılmasıyla bilinirdi. Birkaç öğrenci olarak bir projeye bir adaya gittiklerinde Jeon Jungkook ile aralarında bir şeyler yaşandığını duymuştum. Hatta döndüklerinden birkaç gün sonra sevgili olmuşlardı, o zamandan beri dışa karşı daha dönüktü.
"Evet, o."

"Ne de sinsi bir kız, Jeon Jungkook ile beraber olunca adı tüm okula duyuldu." Diye homurdandı Jennie. Bu tür şeylere özeniyor olduğunu biliyordum, bundan dolayı gülümsedim.

"Bence popüler olduğundan onunla değil, benim gibi çok seviyordur belki."

"Doğru olabilir ama umrumda değil." Dedikten sonra çikolatasından bir ısırık almıştı, ben ise sonunda Taehyung'u görebilmem ile kalkmıştım yerimden hızlıca. "Nereye?"

"Taehyung'un yanına." Dedikten sonra bana dediklerini pek dinlemedim, hızlıca adımlamaya başladım. Şu anda okul bahçesi baya bir kalabalıktı ve doğruyu söylemek gerekirse bana göstereceği tepkiden biraz çekiniyordum, gözüm hafiften korkmuş olabilirdi. Ancak bunların bir önemi olmadığını biliyordum, bir şeyi elde etmek istiyorsanız yoldaki engellerin sizi vuracağı yerleri korumayı da bilmeliydiniz.

"Taehyung!" Diye oraya seslendiğimde, yüzü bana doğru dönmüştü ağırdan. Kendimi amerikan filmlerindeki yapışkan kızlar gibi hissetmiştim ama öyle olmadığımı kendime inandırmalıydım çünkü onun önünde kusmak istemiyordum.

"Lalisa Manoban?" Dedi sorar bir ses tonuyla. Hgifçe gülümsedim çünkü beni her gördüğünde aynı tepkiyi vermesini seviyordum. Her zaman bana "Lalisa Manoban" diyordu. Bana olan duygularının değişmesini istesem bile bunun değişmesini hiç istemiyordum.

good for you, taelice Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum