bir

40K 2.2K 5.7K
                                    

1

"Bihter Ziyagil'im ben. Firdevs Yöroğlu'nun kızıyım. Kimse ayaklarının altına alamaz beni. Kimse canımı acıtamaz. Gayet iyiyim ben. Teselliye ihtiyacım yok benim. Şimdi dinleneceğim. Güzelleşeceğim yarın için. Üvey kızım evleniyor. Kocamın yanındaki yerimi alacağım yarın. Çok güzel olacağım. Yüzümde en sahici gülümsememle onların mutluluğunu alkışlayacağım."

Jeongin arka sırasından kulağına Aşk-ı Memnu replikleri fısıldayan Beomgyu'ya sessizce gülerken, yanında oturan Jisung sıra arkadaşının ağzını kapatarak onu susturmuş ve "Yeter oğlum," diyerek elini çekmişti.

"Beni beni Beomgyu'nu."

"Hay ben senin..."

Hoca'nın sesi sınıftaki sesleri bastırmak için yükseldiğinde herkes işine dönmüştü. Ders dinlemek için pek istekli değildi çocuklar. Çok haklısınız askolar.

"1864'de Gojong, Joseon Hanedanlığının başına geçerek krallığını ilan etmişti. O sene yine önemli bir olay daha olmuştu. Söyleyebilecek olan var mı?"

Hocanın sorusuyla Jeongin ve Changbin tarih defterinin son sayfasında oynadıkları XOX oyunundan kafalarını kaldırmıştı. Hoca soru sorduğunda her öğrencide oluşan o gerginlik, bu ikiliyi de etkisini göstermişti.

"Hocam ben söyleyebilirim."

Hyunjin'in elini havaya kaldırmasıyla Jeongin "Şaşırmadık," diyerek yeniden kağıda dönmüş ve O'nun yanına X'i koyarak sütunu tamamlamıştı. "Bu da sana girsin Changbin."

"Hay amına..."

"Sen söyle Hyunjin."

"Bir grup Fransız Katolik misyoner Kore yarımadasına gelmiş ve Hristiyanlığı yaymak için çalışmalarda bulunmuştu."

"Sanki Fransız misyonerin babasıydı orospu çocuğuna bak..." Changbin mırıldanarak oyun oynadıkları defteri kapatırken Jeongin gülmüştü. Hyunjin sınıfın en inek öğrencisiydi. Gerçekten o kadar çok ders çalışıyordu ki, tuvalete gittiğinden bile şüphe ediyordu millet.

"Aynen öyle, bununla birlikte..." Tarih öğretmeni, tahtaya yansıttığı slayttan konuyu anlatmaya devam ederken Jeonginler'in arka sırasında oturan Jisung sırasının altındaki çubuk kraker paketini yavaşça açtı. Ses çıkarmadan açmayı başarsa da önündeki iki çocuk paketin hışırtısını ve baharatlı çubuk kokusunu duyarak ona dönmüştü.

"Bana da ver," dedi Changbin elini sıranın üstüne koyup. Jeongin elini değişik yerlerden sokarak krakere uzanmaya çalışmıştı.

"Changbin sen iğrenç yiyorsun, kıtır kıtır. Dön önüne."

Jeongin bir anda tükürür gibi gülerken hoca da dahil tüm sınıf onlara dönmüştü. Changbin önüne dönüp eline kalem almış ve kafasını kaldırmadan defterine bakmaya başlamıştı. Jeongin de onun gibi sessizliğini koruyordu. Jisung ve Beomgyu ise arkada, rezil olan arkadaşlarına gülmemek için iç savaş veriyordu.

"Amına kodum malları," diyerek sessizce gülmeye devam etmişti. Hocayla bakışmamak için kafası sıraya gömülüydü Jisung'un.

Ders bitiminde hoca sınıftan çıkar çıkmaz Changbin sıradan fırlatıp Jisung'u tutmuş ve çocuğun ellerini arkada birleştirerek çeşitli işkenceler yapmaya başlamıştı. Jeongin de baharatlı kraker paketini avına yaklaşan sırtlan gibi sinsice almış ve sırasının üzerine oturarak yemeye başlamıştı. Ağzını açarak ona da çubuk vermesini isteyen Beomgyu'nun ağzına da arada bir iki tane sokuşturuyordu.

mö ーhyuninWhere stories live. Discover now