17.BÖLÜ(M)

Mulai dari awal
                                    

Bana bakıyordu, özgür kalmak ve özgürlüğünü avuçlarına bıraktığı adam bedenimi kendisine çevirirken uzun tırnakları ile yüreğini çalmak, kendi ismini kazımak istiyordu.

Aşağı bakan kirpiklerimi yukarı kaldırdığım vakit, az önceye kadar yumuşak olan irislerinin yerini cehennemin en derin çukurunu andıran bakışlara bırakan gözleri ile karşı karşıya geldim. Bileğimdeki sıkı tutuşunu yavaş hareketlerle önce avucumun içine kaydırmış, ardından parmaklarını parmaklarımın arasına yerleştirerek oldukça sert bir tutumla kavramıştı. 

Boştaki eli havaya kalktıktan sonra yanağıma yerleşince, programlanmış gibi derin bir içgüdüyle yanağımı geniş avuç içine doğru yaslayıp dudaklarım arasından titrek bir nefes bıraktım. Yarı yarıya açık duran kirpiklerimin arasından ona attığım bakış, buzların içerisinde başlayan bir alev gibiydi. Erimiyor, ateşle savaşmak adına yakıcı bir soğukla karşılık veriyordu. Savaştığı ateşe verdiği karşılık öfke değil, muhtaçlıktı. İki bedevinin karşısına çıkan tek gözlü bir ev misali, muhtaçlıkla ve açlıkla, hırçınca elde etmek istiyordu. 

"Sana güvenli renklerini ve kelimeni veriyorum," diye fısıldadı Xiao Zhan. Fısıltısına rağmen sesindeki baskın, tok tını karşısında istemsizce boynumu bükme arzumu tetikliyordu. Ona karşı olan sadakatim, düşününce bağlılığımdan dahi daha yüceydi. "Ve karşılığında kendime sınırlama koyuyorum. Tamam mı?"

Yanağımdaki sıcaklık yavaşça boynuma kaymaya başladığında, gözlerimi sakince yumdum ve kirpiklerim tekrardan aralandığı vakit, küçük fakat yaramaz bir gülümsemenin yer edinmesine izin verdim. Özgür kalmak için zihnimde bana bakan bir çift buz yangını göz vardı.

"Siz nasıl isterseniz, efendim." dedim ve deri botlarını zihnimde takırdatan kişi bana gülümserken, onu özgür bıraktım. 

Xiao Zhan'ın sanki sihirli kelimelerimi söylemişim gibi, sözlerimin ardından sadece yarısını görebildiğim suratından tehlikeli, karanlık bir ifade belirdi ve yerleşti. Bakışları aynı değildi artık, dokunuşları aynı değildi. Boynuma kayıp şah damarımda dolaşan parmaklarının tenimdeki baskısı sertti. Xiao Zhan tıpkı benim yaptığım gibi, zihnindeki kapıyı aralamış ve maskeler içerisindeki, üzerindeki takım elbise ile ilah gibi duran o adamı serbest bırakmıştı. 

Bu andan itibaren Xiao Zhan ve Wang Yibo değil, itaatkar ve efendisiydik. Gözlerinin gözlerime anlattığı şey buydu. 

Tenimdeki yakıcı baskısı hoşuma gitti. Bir kafes misali uzun parmakları boynumu sıkıca kavrarken, suratı artık nefesini hissedeceğim kadar yakındı bana. Burnumdan ciğerlerime sızan soluğum hissettiği baskı nedeniyle oldukça yavaştı, lakin çehreme sızan alkol ve misk kokusu yüzünden artık nefes almam mümkün dahi değildi. 

Boynumdaki dikenlerle süslenmiş kafes baskısını iyice arttırarak tamamen nefesimi kestiği o anda, dudakları ona muhtaç ve haftalardır açlığını çeken dudaklarımı buldu. Alt dudağımı ustalıkla kavrayan et parçalarının ıslaklığı dizlerimi titretirken, yetmezmiş gibi dişleri sertçe dişlerime çarptı ve dili ağzımın içinde gezinerek dilimi buldu. Ciğerlerime sızan onun nefesiydi artık. Yaşamak için havaya değil, onun dudaklarının arasından sızan bir parça nefese ihtiyacım vardı sanki. Öyle ki damağıma yayılan tadıyla mest olan ruhum, yeni doğan bir bebeğin aldığı ilk soluk gibi canlanmış, bedenim titreme evrelerini yeni yeni atlatıp boğulma hissiyatının içerisinde yaşadığını hissetmişti. 

Xiao Zhan'ın dudaklarından tüm bedenime yayılan şey alev toplarıydı. Her zerremi tutuşturuyordu. Dişleri alt dudağımı sertçe kavrayıp çekiştirdiğinde başımı hafifçe yatırıp, hoyrat öpücüğüne açlıkla ve onunla yarışır gibi karşılık verdim. Bir elim omzunu sıkıca kavramışken, kalan elimin parmakları yumuşak saçlarının arasındaydı. 

Salvatore |yizhan|Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang