21.Bölüm

956 94 104
                                    

Merhabalar, kısa ama öz ve dönüm noktası bir bölümle buradayım. İyi okumalar dilerim.

Vote verenlerin ve yorum yapanların parmak uçlarından öpüyorum. Kendinize dikkat edin, en çok renklerinize.

Saat gecenin ikisiydi. 

Gördüğüm görüntüler yüzünden yatağımda dört dönerken, oldukça geç bir saatte Xiao Zhan aramış ve ışığımın neden açık olduğunu sormuştu. Ardından perdemi açmış, biraz ötede duran penceresinden elindeki sigarayı içen onu görmüştüm. Uykun yoksa yürüyüş yapalım demişti, reddetmem imkansızdı.

Herkesten gizli, oldukça geç bir saatte buluşmak bizim için yeni bir şey değildi. Bazen gizlice evden kaçar, onun evine gider yahut beraber yürüyüşler yapardık. Bu yürüyüşlerde Xiao Zhan her zaman yanında turuncu bir bisiklet, biraz atıştırmalık ve içecek alırdı. En çok o geceleri severdim, yaz gecesi açık ve yıldızlarla dolu göğün altında onunla vakit geçirmek, hayal kurmak, oyunlar oynamak ruhumda çiçeklerin açmasını sağlardı. Temmuz öğlesinde, gölge düşen bir kenarda dondurma yemek kadar ferahlatırdı beni. 

Yeşil, bol atletimi ve siyah kaprimi giyinip, telefonumu yanıma aldım ve kimseyi uyandırmamaya dikkat ederek oldukça sessiz bir şekilde evden ayrıldım. İleride beni bekleyen bedenini görebiliyordum, bu nedenle az evvel gördüğüm görüntüleri zihnimde bastırmaya çalışarak, yüzümdeki ufak tebessümle beraber koşar adım yanına ulaştım. 

"Seni de mi uyku tutmadı?" dedim yanına varınca. 

Xiao Zhan elindeki poşeti bisikletin önündeki kısma yerleştirirken başını salladı. "Atla bakalım, beraber sahile gitmeyeli uzun süre oldu." 

Xiao Zhan öne yerleşince, ardından arkasına oturup kollarımı beline doladım. Çenemi omzunun üstüne yaslarken, hareket eden bisikletle beraber saçlarımı okşayan rüzgara karşın gözlerimi yumdum. 

"Ne getirdin yanında?" diye mırıldandım. Uçuşan saçlarından burnuma dolan kokusunu ciğerlerimde hissedebiliyordum. 

"Çilek, çikolata sosu ve şarap. En sevdiğin." 

Yüzümdeki gülümseme büyürken dudaklarımı birbirine bastırdım. Sesinde anlamadığım ağır bir ton hakimdi, lakin umursamadım. Kimsenin bulunmadığı, sadece bize ait olan sokaklarda onun kokusu ve meltemle beraber bisikletle dolanmak beni daha çok mutlu ediyordu. Kapalı göz kapaklarımda izlediğim videolardaki kareler düşerken, bu yarım mutluluğu kendim için daha da büyütmeye çabalıyordum. Bu nedendendir ki, Xiao Zhan'da ki ağırlığı ve ölümcül sakinliği fark edemedim. 

Sahile vardıktan sonra, bisikleti bir ağacın yanına bıraktı ve bir eline yanında getirdiği örtüyü, diğerine ise poşeti aldıktan sonra kumların üzerinde yürümeye başladı. Ayağımdaki spor ayakkabıları çıkarıp, çoraplarımı da ayakkabının içine koyduktan sonra bıraktığı ayak izlerinin üzerini takip ederek hemen arkasından yürümeye başladım. Aramızda sadece bir adım fark vardı ama o örtüyü omzunun üstüne attı ve boşta kalan elini arkaya uzatarak parmakları ile avucumu kavradı. Parmaklarımız iç içe geçmişti şimdi, onun ayak izlerinin üzerinden çıplak ayaklarımla geçiyordum ve dudaklarının hafifçe kıvrılmış olduğunu fark edebiliyordum. 

Güzeldi. Aramızda yaşanan her şeye rağmen bu sahne oldukça güzel ve tabisi olduğum asıl şeydi. Onun bana aşık olmasına gerek yoktu, ben kendi sevdamın içerisinde sarhoş olup kendimi onun bana verdiği kırıntılarla şımartabiliyordum. Oldukça aciz bir hareketti belki de lakin mutsuzluğun içerisinde mutlu ediyordu. Fakat böyle anlarda içimden geçirmeden de edemiyordum.

Keşke beni sevdiğini söyleseydin ve aşk dilinin ucunda benim adımla var olsaydı. Tek kişilik aşkım beni birazcık yormaya başladı galiba...

Salvatore |yizhan|Where stories live. Discover now