20.Bölü(m)

1.5K 90 46
                                    

Bilerek kendinizi yanmak için ateşe atar mıydınız? 

Alevlerin derinizin altından geçmesini, şehvetin sadece bir çift koyu kahve gözde yeşermesini ve bu gözlerin karşısında küle dönerken, memnuniyetle bağımlı hale gelerek bile isteye işgal edilmeyi kabul eder miydiniz? 

Xiao Zhan boynumdaki tasmanın zincirini tutarken, şehvetin ve arzunun kararttığı bakışları ile bedenimi süzüyordu. Karşısında tamamen yalın, şehvetine karşılık tutkulu bakışlarımla duruyordum. 

Elindeki zinciri bir tur çevirerek avucuna dolarken, tasmayı yukarı doğru çekiştirmiş ve boynum havaya kalkarken nefesimin kesilmesine sebep olmuştu. Fakat Xiao Zhan aniden soluğumun kesilmesini es geçerek, zinciri bir kere daha doladı ve ayağa kalkmam için biraz daha havaya kaldırdı. 

Titreyen dizlerimi kontrol altına alıp ayağa kalktığım vakit, Xiao Zhan bu defa avucuna dolanmış olan zinciri çözüp aşağı doğru çekti ve dikleşmiş başımın anında aşağı doğru düşmesini sağladı. Boynumdaki ani baskı yüzünden sinirlerimin kasıldığını hissedebiliyordum. Yine de sessizliği bozmayarak, beni odanın içinde yönlendirmesine izin verdim. 

Dik adımları ne işe yaradığı hakkında en ufak fikrimin olmadığı, tahta benzer bir koltuğun önünde durduğunda, parmakları arasındaki zinciri bıraktı. Soğuk metal sert bit sesle zemine çarparken, kirpiklerimin altından bakışlarımı yukarı kaldırdım ve ne yaptığına bakmak isterken gözleriyle karşılaştım. 

Bakışlarındaki bu ton, her göz göze gelmemizde aynı şekilde ürpermemi sağlıyordu. Ensemden tüm zerreme yayılan bir soğukluk varmış gibi hissettiriyordu. Tanımlaması da, açıklaması da bir haylı zordu fakat karşısında tamamen küçülmemi ve ne söylese yapmak zorunda olduğumu hissettiriyordu. Sanki hiçbir şey onu yıkma gücünde değilmişte, dünya onun avuçları arasında dönüyormuş gibiydi.

Eğer onun dünyası bensem, avuçlarında istediği şekilde döndürdüğü kısmı pekala doğruydu.

Fakat aynısı benim için geçerli miydi, meçhuldü. Ve açıkçası, zihnime akın eden düşünceleri gerçekleştirebilmem için beni cesaretlendiren yegane düşünce de bu olmuştu. 

Gözlerimdeki parıltılarla karşımdaki ilahıma bakmaya devam ederken, Xiao Zhan önce üzerindeki kıyafetleri, hemen ardından altındaki parçaları çıkararak bedensel olarak eşit hale gelmemizi sağladı. Bakışlarım bu defa gözlerinde değil, bilakis benim mührümü taşıyan vücudundaydı. 

İrislerim önce göğsünden geçmiş, ardından Xiao Zhan taht şeklindeki koltuğa yerleşirken bel atından devam ederek bacaklarına kadar süzmüştüm. Ağır ağır tekrardan göğsüne tırmanırken gözlerim, tekrar içimi titreten gözleriyle buluşmuş ve onu tamamen aç bakışlarla izleyen bana suratındaki keyifli yarım gülümseme ile bakmıştı.

Ona dokunmak için can attığımı biliyordu, bedenini hissetmek için kendimden geçtiğimin ve tenine dokunmak için onun emrini beklediğimin gayette farkındaydı. Dudaklarında peydah olan gülümsemenin sırf bu sebepten yeşerdiğine adım kadar emindim.

Gözlerim bilinçsizce tekrardan bacak arasına kayıp seslice yutkunduğum vakit, Xiao Zhan oturduğu yerde bacaklarını yerleşebileceğim kadar aralayıp konuştu.

"Yala."

Bedenim bu cümleyi bekliyormuşçasına, hızlıca yaklaşıp diz çöktüğünde, Xiao Zhan aletinin başını ağzıma almamı kemikli parmaklarını saçlarıma geçirerek karşıladı. Oldukça yumuşak ve nazik olan tutuşu, sertleşmiş penisini ağzımın içinde ilerletip  yuvarlak bir dil darbesi atarken, alttan attığım bakış sayesinde göz göze gelmemizle sertleşmiş ve dudakları hafifçe aralanırken saç köklerimden tutarak başımı kendisine doğru bastırmıştı. 

Salvatore |yizhan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin