Avukat 30.bölüm

2.9K 171 54
                                    



———————-

Bu mektubu sana yazıyorum.
En büyük korkularımı, hissetmekten bile çekindiğim duyguları öğrenmen için.
Öğrenmen ve beni anlaman için.
Affedilmek için.

Bu mektubu yazıyorum çünkü üzerinden yıllar geçse bile beni affetmeyeceğini biliyorum.

Bir insana yapabileceğim en büyük kötülüğü sana yaptım.

Ve pişmanım.

Pişman olmak öyle bir illet ki, bir kurtuluşu, bir ilacı yok. Pişmanlık öyle bir zehir ki, tam unuttum diyorsun, tam iyileştim diyorsun, seni kolundan tutup aynı acıların içine sürükleyerek götürüyor.
Pişmanlık öyle bir şey ki, yeter artık öldüm diyorsun ama bitmiyor.

Geriye dönmek istiyorsun.
Fakat biliyorsun ki, sen yine aynı sensin.

İşte bu yüzden savaşamıyorum. Hatalarımı tekrarlamaktan bıksam dahi ne zaman o ana geri dönsem, her bir yanlışımı tekrarlıyorum. Çünkü ben, ne yaşarsam yaşayayım, ne kadar yol kat edersem edeyim hep aynı benim.

Ben yanlış ve hatalı doğdum. Yanlış ve hatalı büyüdüm ve yaşlanmadan öleceğim. Sormaya yüzüm yok ama soruyorum, beni affedebilecek misin?
Çünkü biliyorum, ben asla kendimi affedemeyeceğim.

"Beril Merdan."
Bırakılan sesli mesajı dinlemeye devam ettim.
"Bir an önce sizinle görüşmem gereken bir husus var. Lütfen bana en kısa süre içinde ulaşın. Savcı Sibel Işık."

Mesajı cevapsız bıraktıktan sonra içeri geçtim.
Oya, Fuat ve Ali koltuklarda birbirlerinden olabildiğinde uzağa oturmuş boş bakışlarla düşüncelere dalmışlardı.

İçlerinden birinin bana ihanet ettiğini düşünüyordum.

Emindim.

Nasıl olsa bu zamana kadar hep haklı çıkmıştım. Şimdi kendimden şüphe duymama gerek yoktu. Onların hain olduğunu düşünmek istemesem de gerçekleri inkar edemezdim. Gerçekleri göz ardı ederek onlardan kaçamazdım.

Bu yüzden, şeytanın avukatı olarak yaptım yapacağımı.

Oya'yı yanıma çağırdım.

"Oya, yiyecek bir şeyler hazırlayalım istersen."

Oya yerinden kalkıp beni mutfağa kadar takip etti.
"Ne yapacağız?" diye sordu.

Ne kadar malzememiz vardı bilmiyordum.

"Tavuk pişirebiliriz." dedim Ali'nin sevdiğini hatırlayarak.

Oya gülümsedi.

"Onu demiyorum. Beni buraya gerçekten yemek yapmaya çağırmadın öyle değil mi?"

Buz dolabını açıp bir şeyler çıkardım kendimi oyalamak için.

Çünkü kötü hissediyordum.

"Bunca zamandır birlikteyiz bir kere yemek yemedik." dedim gülümsemeye çalışarak.

Oya'nın yüz hatları çok zarifti. Ona bakmak beni sakinleştiriyordu.

Yüzünde hep tanıdık bir şeyler buluyordum.

Bana kaybettiğim annemi anımsatıyordu.

"Evet. Hiç birlikte yemek yemedik." dedi Oya bana bakarak.

Gözlerimin içine bakıyordu.

Sanki ondan şüphelendiğimi o da biliyordu. Kelimelerin etrafında dönüp yüzleşmekten çekiniyorduk. İkimiz de aynı paranoya içinde yüzüyorduk. Oya ile başka hiç bir şey konuşmadan sadece işimize odaklandık. Uyum içinde güzel bir yemek hazırlamak için kolları sıvadık.

Avukat Where stories live. Discover now