sweatshirt ✘ three

862 110 124
                                    

Jisoo ve Rosé dün anlaştıkları gibi okullarına en yakın Sturbucks'a doğru yürüyorlardı. Sabah sabah homurdanarak kalktığı yatağından normalde neşeyle kalkan genç kız, hiç olmadığı kadar sinirle hazırlanmıştı. Tabi bu durumdan keyif alan tek kişi, dün Jisoo'nun evinde yatıya kalan Rosé idi.

Şubat ayının getirdiği kesici soğuk rüzgar, Jisoo'nun kahve saçlarında gezinirken elinde sıkıca tuttuğu karton mağaza poşetinin içine gözü ilişince yüzünü ekşitti. Tanrım, düştüğüm durumlara bak! Diye mırıldandı genç kız. Hemen yan tarafında onunla birlikte kaldırımda yürüyen Rosé, Jisoo'nun hâline kıkırdamıştı.

"Unnie, bak bence olayı fazla büyütüyorsun."

Jisoo, elinde kavradığı mağaza poşetini Rosé'ye hedeflediğinde konuştu.

"Rosé, burdan şu poşetle bir çarparım ağzına yamulur kalırsın sinir etme beni!" Söylemesi kolay tabi yoldan geçen tanımadığı insanların tepkileri yüzünden genç kız, ses tonunu kıstığında arkadaşının kalçasına sağlam bir şaplak atmıştı. Evet, popoya atılan şaplağın dikkat çekeceğini düşünmüyor ama yükselen ses tonunun gayet dikkatlerin üzerlerine kayacağını düşünüyordu. Lütfen Kim Jisoo'nun garip fikirlerine saygı duyunuz, teşekkürler.

"Senin acilen düzgününden bir psikoloğa görünmen lazım." Rosé, genç kızın kendisine fırlatılmak üzere olan mağaza poşetine göz devirdi ve devam etti. "Sinir küpünden farkın kalmadı yâhu!"

Jisoo omzundan kayan çanta kolunu düzeltirken arkadaşını geçiştirmek için onaylar gibi yaptı. Aslında haklıydı, çabuk parlayan bir insandı. Özellikle regl dönemlerinde kendini çekebilenlere bordo bereli ünvanını veriyordu. Fakat bu durumunu dile getirmekten nefret ederdi. Kişisel toplantılarını iç organlarıyla yapmak favori etkinliklerindendi.

Yavaş lakin bir o kadar da zevzeklikle geçip giden adımların sonunda sturbucks'ın amblemi ikiliye göz kırpmıştı.

"Sonunda geldik şük-" Jisoo dükkânın önünde sinsiliğin zirvesini yaşayan Jennie ve Lisa'nın dikildiğini gördüğünde hışımla Rosé'ye dönmüştü.

"Hemen döküldün, değil mi lan?"

Rosé, sanki suçlu değilmiş gibi ellerini iki yanına kaldırmıştı. "Ne, zaten okulda söylemek zorunda kalacaktın?"

"Tamam da ne kadar geç o kadar iyiydi, Allah'ın sincabı..." Jisoo, umutsuz bakışlarını Lisa ve Jennie de gezdirirken yanlarına varmışlardı.

"Birileri gelin olmuş gidiyormuş, kuşumsu sincaplar öyle fısıldadı kulaklarıma." Lisa, kıkırdayarak Jisoo'nun yanağından makas almıştı Dalgasına devam ediyordu aynı zamanda.

"Gelinliğin benden unni, hediyem olsun."

Jennie de Lisa'dan eksik kalmamıştı. Sonuçta dostluk neydi? Dostluk, bugünlerde sıkılana kadar dalganı geçebilmekti.

"Tanrı aşkına kesin gevezeliği...sadece şu salak Taehyung mudur nedir onun kahvesini alıp defolup gitmek istiyorum!" Jisoo, göz kapaklarını yumarak derin bir nefes verdi. Ardından kızlara âdeta kediyi andıran tıslamasını sergileyip arkasına dahi bakmadan dükkana girdi.

Zavallı genç kızın arkasında bıraktığı bermuda şeytan üçgeninin eğlenceli planından bi'haber olması, JenRoSa üçlüsünün bugünkü komedi dozlarını almalarına yetiyor hatta artıyordu.

"Gelsin eniştemiz bakalım ehuehu!"

Kk_Tae: Kahvem nerde kaldı?

Jichuee: Tuvaleti gelmiş de garibimin onu bekliyorum.

Kk_Tae: Haa iyi o zaman.

sweatshirt | vsooWhere stories live. Discover now