9. Alakasız İnsanlar ♣

2K 118 15
                                    

Hava, içimdeki sıkıntıya tezat olarak güneşli ve apaçık olmasına rağmen tenimi sulandıracak bir sıcaklık yoktu. Hatta arada bir rüzgarın ıslık gibi çalan uğultusu kulağıma tutunuyordu. Lezzetli bir kahvenin yumuşak tadıyla tüm gönüllere fetih bayrağı dikecek bir manzara doğurmuştu gökyüzü bugüne ve daha şafak sökmeden bile farklı olduğunu ilan etmişti. Ayazın paslı havası ciğerlerimi yeni bir sızıyla baş başa bırakırken bu anın tek saniyesini kaçırmamak için gözlerimi bile kırpmıyordum. Çoğu zaman, odamdaki pencerenin açıldığı bakımsız bahçeyi seyrettiğim için bu manzara bana verilmiş doğaüstü bir hediyeydi. O kadar göz doyuran bir görüntü doğmuştu ki, bakışlarımı kaçırırsam günah işlerim diye korkuyordum.

Avucumda pul pul biriken ter damlalarını bir kaç kez üzerimdeki mavi hasta önlüğüne silmiştim ama ellerim durmadan yağa bulanmış gibi parıldıyordu.  Yorganı itip lavaboya doğru yürürken saçlarımın önündeki terden ıslanmış tutamları kulağımın arkasına sıkıştırdım.

Aynadaki yaratıkla ruhsuzca bakışarak bir kaç dakikayı boşluğa itmiştik, dikkatsizce bakan birinin içine bile tiksinti salan fıstık yeşili gözleri ve tırmıkla karıştırılmış samanı anımsatan saçları olan bir kız vardı aynada. Bu görüntü beni pek rahatsız etmemeye başlamıştı, alışkanlıklar bir zaman sonra ilk günkü etkisi kaybediyordu ama inkârı zor bir gerçek de ortada dolanıyordu; yüzdeki tebessümü sildirecek ve insanı kusmaya teşvik edecek bir ifadem vardı. Mesele güzellik değildi, tasvirlenirse zihinde beğeni yaratacak kadar güzel olabilirdim fakat ifade ve duruş bambaşka düşüncelerin kapısını aralıyordu. Gözlerin içine yuva yapmış duygu, kaşların eğimi ve dudaklarım bükülme şekli; güzelliğin üstünü tek hamlede çizebiliyor, fiziksek özellikler hurda değerine düşüyordu.

Bedenim soğuk suyu yabancılayıp titrediğinde havluya tutundum. Yüzeyinin pamuksuluğu hoşuma gitmişti ama annemin havlu koleksiyonuyla asla yarışamazdı. Annem tüm havluları kılı kırk yararak seçer, dokumasındaki işçiliği bile hesaba katardı. Çoğu kez bu takıntının gereksizliğinden dert yanıp dururdum, o da her defasında beni azarlardı. Şu sessizlikle cezalandırılmış dakikalarda, bir kalbin asırlar boyu taşıdığı hasreti tek saniyede yutmuştum. Annemi hatırlayınca yüzüme tatlı bir gülümseme yayıldı, fazlasıyla titiz ve diktatör annemin özlemini bu defa gerçek anlamda hissetmiştim. Bana göre uzun sayılabilecek bir süredir görüşmemiştik, benim için anne hasreti cam kırıklarını çıplak elle kavramak kadar acıydı, onun içinse kağıt kesiği gibi anlık bir üzüntü olduğunu tahmin ediyordum.

"Ada, nerdesin?" İçeriden gelen telaş ve korku karışımı çığlığa inat sakin adımlarla odaya girdim. Selin elindeki su ve bir avuç hapla bekliyordu. Atmaca kadar keskin gözleri etrafı taradı, beni gördüğünde gereksiz telaşının söneceğini sanmıştım ama ifadesini bozmadan bulanık gözlerini yüzüme dikerek hapları bana uzattı. Ters giden şeylerin havaya saçtığı tatsız koku zihnimin duruluğunu alt üst etmişti, ben de korkmaya başlamıştım.

Bir çoğu renkli haplar trafikte sıkışan arabalar gibi boğazıma dizilince bardaktaki suyu sonuna kadar yudumladım. Kireç, suyu en derinine nüfuz ederek zehire dönüştürmüştü ve boğazımda toz kalıntıları bırakmıştı.

"Şey," diye mırıldandığında ağzından çıkaracağı baklaya dikkat kesilmiştim. Tek eliyle boğazını tuttu ki bu hareketi canı sıkkınken yapardı. "Bana anlatmayacak mısın?"

Sorduğu soru gayet açıktı ama cevabı beni dehşete düşürüyordu. Bir gecenin köründe ölmüş, çürümüş bedenlerle dolu morgda Deniz'le ne işim olduğunu merak ediyordu. Üzerinden iki gün geçen olay zihnimde hala tazeydi ve dokunuldukça acıtan, ciddiyeti artan açık bir yaraydı. Kimse benden cevap istememiş, doğru olduğunu düşünerek yalnız bırakmıştı. Tüm bu boş zamanda sadece o puslu anılardan uzak durmaya çalışmış ve başka şeylere odaklanmıştım. Yarım kalan resimlerimi bitirip, kitaplarımı alfabetik sıraya dizmiş ve duvarı seyretmiştim. Ama her biri en olmadık zamanda bana onu hatırlatıyordu. Havaya karışan kokuda bile biraz o vardı, bazen sırf onun kokusunu soluyorum diye ciğerlerimin sızladığını düşünüyordum.

NEFESWhere stories live. Discover now