FİNAL

1.7K 105 51
                                    

*Tek ricam; italik (eğik) yazılı kısımlarda Sezen Aksu - Gidiyorum şarkısını açmanız. Nefes'in finaline ve emeğine karşılık, bu ruhta okumanızı rica ediyorum. Erteleyebilirsiniz ama onunla okuyun, teşekkürler.

***

Düğüm olmuş ruhumun acıları, siyah bir mürekkebin var olan tüm can alıcılığıyla eriyip avuçlarımı öpene dek, küçücük bedenlerin içinde her zaman, kötülüğün ayak izini taşımayan, beyazdaki saflığın büyüsüne kapılmış ruhlar barınır sanırdım. Fakat ruhumdaki acıların en koyu rengi ellerimi kömür karasına buladığında, bazen o küçük sanılan, oysaki kökleri yıllanmaktan çürümüş bir ağaç kadar yaşlı bedenlerin içine de acıların, hayal kırıklıklarının sıçradığına bizzat kendi hislerimin acı yankısıyla tanık olmuştum. Şahitliğini yaptığım ilahi his; en kudretli ruhların, yalnızca bu körpe bedenlerin çatısı altında, cılız bir mum ışığının gölgesinde birikip olgunlaşabildiğini fısıldıyordu. Benim minik bedenimin satırlarına da, acı mürekkebine bandırılan bir kalemden çıkmış kutsal harfler kazınmıştı ve harflerin her birinden kan akıyordu, ruhumun kesikleri satır sonuna sığmayan cümlelerden ibaretti. Harfleri fazla gelip yarım kalan her kelime, usul usul gitmeyi kendine yediremeyip, benliğini kaybetmek pahasına ardında bir iz bırakmak için olduğu yeri kanatmıştı, şimdi yarım kalanların kanatıp yara bere içinde bıraktığı bir ruhun sahibiydim. Her kelimenin, her heyecanın, her tadın ucu açık kalmış, yarasına tuz basılmış bir hasta gibi dokundukça sızlar olmuştu.

Gözlerim, mazinin yaşanmışlıklarla yıllanmış solukluğunu ipe dizdiğinde, boğazımın gerisinde koca bir düğüm hissettim.

O gün... Miladım olup şu anki renkli yaşamıma can katmış o gün, hatıralarımın arasında hala taze bir ruha sahipti. En ufak zerresine dek önüme canlanan geçmişim, bir an hıçkırıklarla ağlamama sebep olacak kadar acının kucağında büyümüş bir kız çocuğunun, bir gecede ölüme gebe kalışından ibaretti.

♣♣♣

"Ölümden sonraki hayata inanıyor musun, Deniz?" diye sordum iç geçirerek. Yatağımın içine hüzünle harmanlanmış bir sessizlikle kıvrılmıştım, kıvamı koyulaşmış yorgunluk ve uyku üzerime karanlık bir gecenin uğursuzluğu gibi çökmüştü. Başımın içinde ıssız bir yer ve sessizliği besleyen ninniler yeşeriyordu ama gözlerimi kapattığımda, zemin ayaklarımın altından kayıyor, boşluğa düşüyordum çünkü hislerimi baltalayıp gözlerimi açık tutan şey, Deniz'in göğsüme yaslanmış başıydı.

Uzun bedenini yanıma bir şekilde sığdırıp benim fikrimi sormaya tenezzül etmeden başını göğsüme koymuştu, karanlığı solumuş saçları yine dağınıktı hatta bir tutam siyahlık çenemin altına değip tenimi gıdıklıyordu. Gözlerinin altına mor halkalar yuva yapmış, yanakları içine göçmüştü, ruhu zedelenmiş bir adamın izlerini taşıyordu. Pek konuşmamıştık, bu yüzden uyuduğunu düşünmüştüm ama sorumla birlikte kıpırdanıp huysuzca homurdandığını duydum.

"Sonraki yaşam, üzerinde düşündüğüm şeylerden biri değil." dedi boğukça, sesi çatallaştığı için harfleri kesintili çıkmıştı. "Bu hayatı bitirdik de, diğeri mi kaldı?"

"Bir gün bitecek nasıl olsa, düşünmek gerek." dedim gülümseyerek. "Seni neyin beklediğini merak etmiyor musun? Ya da bir yaratıcının varlığı, hiç mi geçmiyor aklından?"

Bir elini göbeğimin üzerine koyduğunda, kumaşların varlığının duygulara zırh olamayacağını en öldürücü dozda hissettim. Parmaklarından zehir tadında, gül kokulu duygular dökülüyor gibiydi. "Eğer bir yaratıcı varsa," İşaret parmağını hareket ettirdi. "En başta, şuan aklımdan geçirdiğim her şey için beni günahkâr sayıp diri diri yakmalı."

NEFESUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum