Gitmene izin vermeyeceğim Savaş...

2K 37 16
                                    

Mültimedyayı mutlaka açın....

Göz kapaklarımı kaldırdığım an karşımda iki siyah beneğin etrafını çevirdiği çimen yeşili renginin koyu tonuyla karşılaştım. Pars yüzünü yüzümün önünde çekip kaşlarını çattı, hala tam olarak uyanamadığım için neden sıkıntı içinde durduğunu çözemedim. Koyu çimen yeşili gözler benden ayrılıp sağa doğru bakınca bende sağa döndüm. Salonumun ortasında dedemi vurduğum yerin biraz solunda üç takım elbiseli adam sabit bir şekilde bize bakıyordu. Bakışlardan rahatsız olmuştum, gözlerimi tekrar kapatma isteğini bastırıp uyuştuğu için varlığını hissedemediğim kolumun üzerinden kalktım. Oturur pozisyona gelip daha da artan baş ağrımı dindirmek ister gibi burun kemerimin üzerine baş ve işaret parmağımla baskı uyguladım. Ağzımda hala uykunun tadı dururken, tüm bedenim tatlı olmayacak kadar tuhaf bir uyuşukluk içindeydi. Burun kemerime biraz daha baskı uygulayıp kuruyan boğazımı serinletmek amacıyla ayağa kalktım. Üzerimdeki bakışları derimin altında hissederken yavaş ve uyuşuk adımlarla mutfağa yöneldim. Ortamdaki tek ses parkenin üzerine uyguladığım baskı yüzünden çıkan hafif ayak sesiydi. Ölüm sessizliğinden daha ağır bir sessizlik koyu bir şekilde yere inip tüm evi kaplamıştı. Bu şekildeki yapış yapış sıkıntı kokan sessizliği sevmediğimi düşünüp siyah dolap kapağını açıp içinden cam su bardağını aldım.

Daha ağır ayak sesleri bana yaklaşırken gümüş renkli boynunu zarif bir şekilde evyenin üzerine doğru kıvırmış çeşmenin ağzına doğru bardağı tuttum. Hiç bir çaba harcamadan su bardağa dolarken ortama yayılan su sesini dinledim. Bardaktan su taşıp ellerime inerken, serinliğin verdiği güzel hissi içime hapsettim. Bir el bileğime parmaklarını dolayıp bardakla birlikte üzerinden su damlayan elimi çekince şaşkınlıktan çok üzüntü hissettim.

‘Sen iyi misin?’

Pars elimdeki bardağı alıp, tezgâhın üzerine sere serpe atılmış beyaz havluyu alarak ellimi kurularken iyi miyim diye düşündüm. Ama ne kadar düşünürsem düşüneyim iyi olup olmadığımı bulamamıştım. Bu yüzden Pars’a oldukça dürüst bir cevap verdim.

‘Bilmiyorum:’

Belli belirsiz söylediğim bu cümle ile Pars elindeki havlu ile öylece şaşkın bir şekilde kalınca tezgâhın üzerindeki bardağa baktım. Pars’ı boş verip iki elimle kavradığım bardağın içindeki hafif kireçli suyu içerken Savaş’ı düşündüm. Ne zaman huzursuz bir şekilde uyansam onu yanımda bulacakmışım gibi hissederdim, onun olmayışı Pars’ın merak dolu bakışları beni hayal kırıklığına uğratırken kendime kızdım. Savaş’ı görmemek en iyisi diye düşündüm. Su ıslak bir kayganlıkla boğazıma serin darbeler indirerek mideme giderken bakışlarım tavana kaydı. Çoğu gece yatağıma kıvrılıp hayal etmeye alıştığım o görüntü bir kez daha alışkanlıkla düşüncelerime girdi. Babamın havada bir iz bırakarak oluşan içeriye giren toz zerreciklerinin süslediği görüntüsü gözlerimin öne serilirken onu uzun zamandır düşünmediğimin farkına vardım. Babamın yana yatmış mora çalan yüzüne baktım, kan ile kaplanmış gözleri gözlerimi bulurken irkilip geriye doğru sendeledim.

‘Hüma hiç iyi gözükmüyorsun’

Babamın üzerimdeki korkunç bakışları Pars’ın sesiyle yavaş yavaş dağıldı, Geriye güneşin salonuma doğru yansıttığı sarı ışığın üzerinde parlayan toz zerrecikleri kaldı. Babamın gitmesine üzülürken, bir yandan da suçlayıcı bakışlarını üzerimden çektiği için rahat bir nefes aldım. Artık kendime gelmeliyim diye düşündüm, böyle devam ederse gerçekten delirecektim. Elimdeki bardağı tezgâhın üzerine bırakıp derin bir nefes aldım, kâbustan uyanır gibi kapattığım gözlerimi tekrar açtım. Yavaşça siyah dolap kapaklarından Pars’a doğru döndüm.

Aşkın Sessiz AdımlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin