Zamanı geldi...

423 20 1
                                    


Taksiden dışarıya adımı attım. Taksi yanımdan geçip giderken tek elimi ceketimin cebine sokup, başımı Deniz'in beni beklediği yöne doğru çevirdim. Kapının kenarındaki duvara yaslanmış etrafına bakıp beni henüz fark etmeyen Deniz'i baştan aşağıya süzerken gülümseyip başımı iki yana doğru salladım. Anlaşılan benim sadık olmaktan uzak yandaşım gerçekten birine gönlünü kaptırmıştı. En azından ben böyle düşünüyordum, gereksiz bir düşünce olsa bile.

Kimin ne yaptığı pek umurumda değildi, sadece bir an önce hayatımı düzene sokup tek bir amaca odaklanmak istiyordum. Bunun bilinciyle yoldan geçen arabalara bakıp karşıya doğru yürüdüm. Hafif topuklu çizmelerimin çıkardığı ses ile Deniz bana doğru dönerken yüzündeki ifadeyi izledim. Bakışları ilk önce gözlerimi ardından yavaşça tişörtümün açıkta bıraktığı tenime en sonunda ise eteğimin kapatmakta zorlandığı bacaklarıma kayarken yüzündeki beğeni ifadesi giderek artı.Bakışlarına aldırmadım.Yanından geçerek evin dış kapısını itip içeriye girdim.Deniz kısa sürede peşime takıldı.Kapıya ulaşmadan önüme geçip benden önce zile basarak beni geride tutmak ister gibi kapıyla aramda bir set gibi durdu.Normalde bu duruma sert bir şekilde karşılık verecek olsam da şu an umursamadan arkasında bekledim.İçeri de Devrim denilen garip adamın da olduğundan neredeyse yüzde yüz emindim.Onunla yan yana yatmıştım,onu öpmüştüm,ona sarılmıştım ve karşısında göz yaşı dökmüş ,kanımı bile akıtmıştım.Bütün bunlar beni ondan uzakta olmaya itiyordu.

Kapı açılınca düşüncelerimden sıyrılıp Deniz'in sırtına doğru baktım. Rümeysa'nın şaşkınlıkla dolu bir sesle konuşmasını dinledim.

'Sen... Ne oldu böyle sana...'

Dudağımın kenarı yukarı doğru kıvrılırken iki elimi birden ceketimin cebine yerleştirip bir bacağımın üzerine ağırlığımı vererek beklemeye başladım.

'Şimdi bu önemli değil, seninle konuşmak için birisini getirdim yanımda.'

'Ne?'

Deniz kenara çekilirken başımı kaldırıp Rümeysa ya da diğer bir deyişle Umay'ın şaşkınlıkla büyümüş gözlerinin içine baktım. Beni gördüğü an gözleri daha çok açılırken baştan aşağıya onu süzdüm. Üzerinde pembe kısa bir elbise, onun üzerinde fırfırlı bir mutfak önlüğü e ayağında yumuşak görünen beyaz terlikleriyle hanım hanımcık bir ev kadını gibi duruyordu. Bu daha çok gülümsememe neden oldu. Fakat yavaşça ve sessizce onun arkasında biten Devrim'i görünce gülümsemem alaycı bir hal aldı. İkisi arasındaki uyum o kadar açıktı ki bana mutlu aşkların olabileceği pembe masalları hatırlatıyorlardı. Pembe masallara çocukken bile inanmayan ben için karanlık dışındaki renkler rahatsız edici geliyordu. Tıpkı şimdi ki gibi...

'Bizi içeriye almayacak mısın?'

Rümeysa sanki konuşmamı beklemiyormuş gibi korkuyla yerinden sıçrarken, Devrim arkadan uzanıp omzunu sıktı. Başımı yana doğru eğip Rümeysa'nın korkudan beyazlayan yüzünü incelerken Deniz sessizliği bozarak kolumu tuttu.

'Hüma bir soru sordu Rümeysa'

Deniz'e baktım. Yaralarının çoğu bedeninde olsa da kötü gözüküyordu ama yüzündeki ifade anlaşılmazdı. Kolumu sıkan eline bakınca her an saldırıya geçeceğimi düşündüğü tahmin ettim. Her zaman olduğu gibi burada tam şu anda da canavar olarak damgalanan kişinin kendim olduğunu fark etmek beni eğlendirdi. İnsanlar benden korkuyordu, korkmaları için hiçbir sebep yokken bile.

'Tabi içeriye girin'

Rümeysa ve Devrim çekilirken, Deniz önde ben arkada içeriye girdik. Daha bahçeye bakar bakmaz buranın pembe masalları gerçek kılacak bir yer olduğunun bilincindeydim. İçeriye girip de yiyecek kokuları ve ona eşlik eden çiçek kokuları burnumu doldururken bunu daha iyi farkında vardım. Buraya daha önce baygın bir halde gelmiştim ama ev hakkında hiçbir şey bilmiyordum neredeyse. Sadece belli başlı şeyleri bir yatağı ve arkamda çok yakınımda duran, bakışlarını üzerimde hissettiğim adamı hatırlıyordum.

Aşkın Sessiz AdımlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin