Bölüm 24 "Yani okulu havaya uçuracağım"

6.7K 275 38
                                    

 Heyecanla Paris temalı çizgi filme dalmışken koluma geçirilen bir dirsekle irkildim.

 "Şimdi olmaz, Zayn." Onu umursamayıp başımı tekrar kreşin büyük projektör perdesine yansıtılan filme çevirdim. Elini omzuma koyup kulağıma fısıldadığında filme odaklanmak tahmin ettiğim kadar kolay olmamıştı.

 "Küçük kız büyükannesinin elini sıkarak göle doğru koşacak ve ördeklere yem atacaklar. Ne mutlu son ama! Hadi ama Dylan, çocukluk etme." Omuz silkip bu sefer kulağına fısıldayan ben olmuştum.

 " Ama Bayan Madeline bizi görürse annelerimizi arar ve bir daha kreşe gelemeyiz." Başını uzaklaştırıp bana baktığında yüzünde yine o çarpık gülümsemesi belirmişti. Bana yaklaşıp rüşvet teklif etmesini beklerden kulağıma yaklaşıp "Orada bale yapabilirsin," diye fısıldadı. Önce barbie bebeğimle mi, yoksa oyuncak ayımla mı oynayacağım konusundaki ikilemimden sonraki en büyük ikilemim, Zayn ile beraber film saatinden kaçmakla oturup dediği gibi ördeklere yem atmakla sonuçlanacak filmi izlemek arasındaydı. Her zaman düşünürken yaptığım gibi alt dudağımı ısırıp elimle oynadıktan başımı kaldırıp ona tekrar yaklaştım.

 "Ama film bitmeden geri döneceğiz, söz mü?" Dizlerinin üstünde emeklemeye başlayıp beni de peşinde sürüklerken bana dönüp gülümsedi.

 "Söz."

  Dudaklarımı sıkıntıyla büzüp önümdeki ineğin saçlarını uçuşturan bir nefes verdim. Arkama yaslanıp kollarımı göğsümde birleştirirken Zayn de benden pek farklı görünmyordu. Elektronların paylaşılmasıyla ilgili olan sunumu bir hafta içinde üçüncü kez izlemek için başımı ekrana çevirecektim ki koluma geçirilen bir dirsekle irkildim. Bana bakıp güldü ve gözleriyle açık olan sınıf kapısı gösterdi. 

  "Hayır, Zayn. Uslu ol ve dersi dinle. Ya da dinliyormuş gibi yap, her neyse." Başımı tekrar sunuma çevirmiştim ki kulağıma  yaklaştı. Sıcacık nefesi saçlarımın arasından geçip enseme ulaşması tüylerimin diken diken olmasına yetmişti. 

 "Bu sunumu ezbere bildiğini biliyorum." Haklıydı. Aynı sunumu iki kez izleyip tüm gece üzerinde çalıştıktan sonra ezberlemek çok da zor sayılmazdı. Onunla beraber dersten kaçıp okulda küçük (!) bir gezintiye çıkma fikri bana da çekici geliyordu. Ama Bay Terry yokluğumuzu fark ederse olacaklar hiç iç açıcı olmazdı. Bu sefer ben onun kulağına yakaşıp fısıldamıştım. 

  "Cezaya kaldığımızda tüm cezamı yazacağına söz verebilirsen seninleyim, ukala." Bu sefer bana ukalaca bir gülüş atmasına yetecek kadar zaman bırakmadan kulağıma eğildi. 

  "Ders bitmeden burada olacağız." 

  "Söz mü?" Başını sallayıp beni bileğimden tuttu ve Bay Terry cetveliyle meşgulken sınıftan dışarı çekti. 

  "Söz." 

    İkinci sınıflar koridorunda sessiz kahkahalar atarak delice koşarken bir anda dolaplardan birinin arkasına saklanıp beni de yanına çekti. Ne olduğunu anlayamadan nefes nefese "Ne. Var?" gibi bir soru yöneltirken onda görmeye pek alışık olmadığım yüzük taktığı işaret parmağını dudaklarına  bastırdı. Onunla beraber iyice dolaba iyice sinip  nefeslerimi düzene koymaya çalışırken yanımızdan bizi görmeden geçip giden müdürü gördüğümde neden bu daracık yerde onun üzerine çıkmak zorunda olduğumu anlamıştım. Bu çocuğun görme yeteneği beni şaşırtıyordu. Köşeyi dönmeden adamın geldiğini nasıl anlayabilmişti ki? Yoksa ben mi fazla salaktım? Pekala, o zaman çocuğun küpeli kulaklarının duyuş kabiliyetiyle evlenebilirdim. Kendisi de güzel fikir, en azından değerlendirilebilir. Güzel.

Seni Sonsuza Kadar BeklerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin