»8.Bölüm«

126K 6.6K 489
                                    

8 ~

Emre beni eve bıraktığında kavganın olduğu yere geri gitmek istediysem de aksine benim orada olmamın her şeyi daha da kızıştıracağını bildiğim için buna yeltenmedim. Birbirlerini yesinlerdi, ben ne diye kendimi yırtıp duruyordum ki? Sarı kafalı eve girene kadar beni gardiyan gibi beklemiş, girince de sonunda ikna olduğumu anlayıp çok önemli(!) olay yerine dönmüştü zannımca.

Yorgun bir şekilde salona doğru ilerlediğimde annem ve onun sosyetik arkadaşları salonda çay sefası yaparken benim de halimi hatrımı sorma maksadıyla odama çıkmamı engellemişlerdi.

Konuştukları konular ise kim kiminle aşk yaşamış, bunu ne diye öyle yapmış gibi sıkıcı konulardan ibaretti ve gözlerimi devirmekten kendimi alıkoyamadım. Herkes kendi arasında birilerini gömerken annem sadece sessizce gülümsüyordu. Dedikoduyu dinlerdi fakat başkalarına yorum yapacak kadar da çizgiyi aşmış değildi.

Kapı çalıp genç yardımcılarımızdan biri açmaya giderken diğer kadınlar da susmuş gözleri merakla kapıya kaymıştı. Kız kapıyı açıp artık kiminle ne konuştuysa bir iki adım geri çekilerek bana döndüğünde herkes gibi bende şaşkınlıktan ağzım açık bir şekilde kapının önündeki Ulaş'a bakıyordum.

"Cemre hanım, erkek arkadaşınız sizi bekliyormuş, önemliymiş" deyince annem kaşlarını memnuniyetsiz bir ifadeyle çattı. Az önce başkalarını çekiştirmekten gram suçluluk duymayan arkadaşlarının yeni malzemesi ben olmuştum.

Sakin fakat içimde fırtınalar kopar şekilde herkese yapmacık tebessümlerinden dağıtıp ayağa kalktım. Arkamı dönüp Ulaş'a doğru yürümemi bile iki dakika bekleyemeyen leș yiyiciler söylenmeye başlamışlardı.

"Aa gördün mü Cemre'yi? Büyümüş de sevgilisi olmuş"

"Șu sirke satan suratına bile kanan çocuklarımız varmış meğer, eve gideyim oğlanı vallaha sıkı takibe alacağım"

Bunu diyen kimdi emin değildim fakat annemin onları duyamayacak kadar uzakta olduğunun farkındaydım. Çünkü annemle ne kadar aramız iyi olmasa da kafa yapılarımız uymasa da bu derece bir hakareti asla bizim evimizde ettirmezdi. Ben ise... artık gerçekten çoğu şeyi boşverdiğim için onların gereksiz yorumlarına itimat bile etmiyordum. Güya benden kaç yaş büyük insanlardı ama kendilerinin çeyrek yaşındaki çocuğa karşı tüm pisliklerini kusuyorlardı.

Kapının önüne çıkınca kapıyı arkamdan kapatıp gayet sakin davranmaya gayret ederek Ulaş'a döndüm ve tek kaşımı kaldırarak kaşının üzerinde kızarıklık bulunan yere gözlerimi diktim.

"Bir kaç ufak yumruktan kaçamadık tabii. Yine de buna rağmen sağlamım. Karşı taraf için aynı şeyi söyleyemeyeceğim" deyip egoist bir şekilde bana göz kırparken amacının ego tazelemekten ziyade beni sinir etmek olduğunun farkındaydım. Tüm harici ve dahili şeyler konusunda bilir kişi oluyor olmasından dolayı duyduğum rahatsızlığı anlıyor ve bu onu keyiflendiriyordu.

"Yüzün kasap süngeri ile silinmiş senin. Bu olayı bile normalleștirmeye çalışıp bir de kavgadan sonra çıkıp yanıma geliyorsun. Yallah karakola, yallah!"

"Benim utanacak bir şeyim yok, iki süslü deyimle buradan büyük büyük konuşmak kolay tabii"

"Konuşmak her zaman kavga etmekten daha kolay doğru, arada sen ve kekolarına da bunu tavsiye ederim"

Başka Bir Lise Hikayesi (1)Where stories live. Discover now