-2X

6.3K 533 208
                                    

Anılar... Değerlidir değil mi? Benim içinde öyleydiler. Geçmişe bakarak iç çektiğim güzel anılar. Bazen özlediğim zamanlara ait anılar, Chanyeol ile geçirdiğim lanet olası gerginlik zamanları mesela... Büyük oyun merkezinde kazandığımız kuponlar, kuponlar ile aldığımız abuk subuk eşyalar, oyun salonunun yemek bölümünde patlayana kadar yedikten sonra üstüne kustuğum an... Pekala bunu unutun.

Ama Chanyeol ile geçirdiğim her an mükemmeldi. Evet! Üstüne kustuğum an bile, unutun onu tanrı aşkına!

*****

Eski peluşu elime alarak kaşlarımı çattım. Tozlanıyor ve kararıyordu, yakında elime aldığımda bir kömür parçasına benzer bir şey görmekten korkuyordum.

"Sence de onları atmanın zamanı gelmedi mi? Mikrop taşıyor olabilirler Baek." Mikrop? Tabi canım.

"Emin ol bu evdeki tek mikrop kaynağı şey sensin Park Chanyeol. Ayıcığımdan özür dilemeni isterdim, ama sen o hakkını 3 yıl önce aynı cümleyi aynı ayıcığa karşı sarf etmişken... Hayır senden umudumu kesiyorum." Suratını buruşturarak bakışlarını ayıcığıma yöneltti. Ardından kıkırdayarak bana döndü. Suratsız herif, ayıcığıma gülüyordu birde.

"Bu mikrop kaynağını yıkamak ister misin?" Yanımdaki yastığı kenara çekti ve oturdu. Ayıcığımı yıkamak mı? Dalga mı geçiyordu? Onu asla yıkamazdım.

"Olmaz. Onu yıkarsam, su bütün anıları yok edecekmiş gibi hissediyorum." Omuz silkerek ayıcığı kenara koydum ve bu sefer de elime geçen sene aldığımız, devasa yeşil amip yastığını aldım. Bunu hangi kafa ile almıştık biz?

"Hadi ama, o peluştan bahseden kim?" Pelşutan bahsetmiyor muydu? Ha?

Pis pis sırıtarak elini belime koydu ve beni kendine çekti. Ben hala ne demek istemişti onun derdindeydim, şifreli konuşma ahmak!

"Chanyeol, neyden bahse-"

'Bu evdeki tek mikrop kaynağı şey sensin Park Chanyeol.'

Ama... O! Chanyeol!

Yanaklarımın hafif hafif yandığını hissediyordum. Neden utanmıştım bilmiyorum ama, beni yıka demesi! Tamam bu baya utanç vericiydi ve biraz da sinir bozucu.

"Hadi ama! Yapmadığın şey değil. utanma, Baek tatlısın!" Hiç istifimi bozmadan Chanyeol'ün belimdeki elini ittim. Tamam, onu yıkamıştım, birkaç kez. Ama zorunluydum!

"Ateşler içerisindeyken 1 kere yıkamıştım ve hatırlatırım üzerinde kıyafet vardı." Dil çıkartarak omuz attım. İsyandaydım! Mecbur kalmasam onu yıkar mıydım? Hah!

"2 sene önce yazın, tek duş vardı ve sen denizden çıktıktan sonra benimle yıkanmak için direnmiştin." Chanyeol'e kötü bakışlar atarak o seneki-tanrıya şükür unutmadığım- savunmamı yaptım. Her zaman bir neden olmalıydı, bazen neden aramamak en iyisiydi. Ama bu olaya bir neden kesinlikle gerekiyordu yoksa tuhaf kaçardı.

Ayrıca nedeni ve tuhaflığı siktir edin! Kumsalda Chanyeol'e deli gibi sarkan sürtüklerin karşısında beline kollarımı sararak 'Channie! tek bir duş var beraber yıkanmalıyız biliyorsun değil mi?' demek gerçekten eğlenceliydi. O yazın en büyük eğlencesi oydu, bence.

"Biliyorsun, banyo sırası sendeydi ve saçlarımın tuzlu su ile dökülmesine izin veremezdim. Ayrıca, karşılık olarak da beni bütün duş boyunca taciz ettin!" Kahkaha atarak burnunu kulağıma dayadı.

"Oh.. Evet. Kırmızı yanakların suyu buharlaştırıyordu. Ayrıca o zamanlar genç ve seksiydin." Geri çekilerek ona olan beklentili bakışlarımı ve vücudumu süzdü. Başını iki yana sallayarak, özlem dolu bir bakış attı. "Ne yazık." İç çekti ve ardından kendini tutamayarak kıkırdadı.

Tepki vermekten geç bile kalmıştım, lütfen.

"Ne varmış şimdi ki halimde? Hala seksiyim. Ne demek istiyorsun Chanyeol? Her hafta alışverişe gittiğimizde bana dar almamanın nedeni seksi kalçalarım değil miydi?" Alaylı bakışlarımla dudak büzdüm. Onu gömmek eğlenceliydi.

"Aslında o kotlara dokundurmamamın sebebi, sana olmazlarsa üzülme diyeydi." Tek kaşını kaldırarak benden gelecek hamleyi bekledi. Tamam, sakinim.

"Sana trip atarak, bu evi de başına yıktıktan sonra en yakın markette bütün kredi kartı limitini sikerek, kilo aldırıcı şeyler yememin ardından birde sana diyetisyen parası ödetmemem için tek bir neden söyle." Kaşlarımı çatarak daha ciddi bir bakış attım. Hayır, bu sefer ciddi ciddi ciddiydim.

Boyum gibi fiziksel özelliklerimle alay edilmesini sevmezdim, hele birde kocaman bir kalçanız varsa... Böyle şeylere kırılırdım, sevmezdim. Kırılmamdan nefret ederdi ve az önce beni kırmak için küçük bir adım atmıştı, şimdi ona küçük bir geri adım şansı veriyordum. Çabuk yargılamak tarzım değildi.

"Pekala, az önceki yalanımı boş vererek şu eski eşyalara bakmaya ne dersin? Böylece geceyi senin miden yıkanırken hastane de değil, benim yatağımda küçük tartışmalarımızla kapatabiliriz." Mantıklı. Ne saçmalıyorum, onun yatağında tartışırken birden kollarını bana dolayarak bana sarılması Dünya'nın en iyi hissettiren şeyiydi.

"Bu yastığı neden aldık biz?" Sorarak konuyu dağıttığım da Chanyeol'ün tuhaf bakışları yeşil, amip yastığa kaydı. Ani bir şekilde kıkırdadı.

"Okul kampına gideceğimi söylediğimde yatarken sarılacak bir şey alacağını söyledin ve bunu aldın. Sanırım mağaza da en büyük yastık buydu." Kaşlarımı çatarak amip şeklindeki yastığa baktım.

"Neden burada öyleyse?" Yastığa sarılarak Chanyeol'e meraklı bakışlarımı attım. Ani bir hareketle yastığı kollarımın arasından çekerek ayıcığın yanına koydu. Ardından ben daha ne olduğunu anlamadan kollarını belime sararak, beni kucağına çekti.

"Çünkü o bir haftalık bir şeydi. Buradayım, kanlı ve canlı olarak. Hem biliyorsun, kolların belimi saramıyor, yani o salak tek hücreli yaratık seni benim gibi saramaz. Güvende hissetmen için bana ihtiyacın var. O yüzden geldiğim gece sen fark ettirmeden onu buraya koydum." Kalıma gelen anıyla gülümsedim.

Sabah uyandığınızda bir amip yerine sizi sarmış bir Chanyeol bulmak, gerçekten içinizi kıpır kıpır eden bir duygudur. Denenmiş ve onaylanmıştır.

"Kamptan erken dönmüştün, hastaya da benzemiyordun. O yastığı kıskanıyorsun değil mi?" pişkince sırıtarak kafamı göğüsüne yasladım.

"Elbette kıskanıyorum. O pofuduk." Derin bir nefesle gözlerimi devirdim. Ardından elimin tekini tişörtünden içeri göndererek herhangi bir bölgesini çimdikledim. Acıya karışık kıkırdadı, haketti. "Pekala pekala... Bir dergide okumuştum. 'Ona küçük sürprizler yapın' diyordu."

"O dergiler liseli çiftler için Chanyeol." Elimi tişörtünün içinden çıkarmandan sırtına yönelttim. Buda benim elimi ısıtma yöntemimdi, hoş hissettirdiği de doğruydu ama önemli olan bu değil.

"Önemli olan mutlu etmesiydi ve öyle de oldu. Sabah gözyaşlarını boynuma akıtarak sonunda diye mırıldanıyordun. Sanki her gece beni beklemiş gibi, o gün bir daha seni bir yere bırakmamam gerektiğini anladım. Bensizlik sana yakışmıyor Baekhyun." Saçlarımın arasındaki baskıyı görmezden gelerek nefesimi boynuna verdim.

"Sana da... Sana da bensizlik yakışmıyor."

Günün geri kalanını Chanyeol'ün bana aldığı doğum günü hediyeleri ve küçük öpücüklerle geçirdik. Bu öpücükler Chanyeol'ün doğum gününü son anda hatırladığımda, hazırladığım 'beni öpebilirsin.' kuponları sayesindeydi. Tanrım! Ne kadar çoklardı onlar öyle... Ve hala yarısı duruyordu.

Chanyeol, yeri ve zamanı iyi kavrayan biriydi. Ayrıca sanırım kendime asla birini bulamayacaktım. Hey! Kim kendisinden daha çok sevdiği bir arkadaşı olan bir sevgili isterdi ki?

Sevgilimden daha çok Chanyeol'ü sevmem... Ne? Her neyse.

Y/N: 22 Ocak, ahanda bakın sömestr.

Ay, Umarım güzel olmuştur. Pek emin değilim, hem de hiç.

Neyse işte... Ben karnemi almaya gidiyorum.

Bu seferde bu kadar vndflvdfk

Dazed BoiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin