8.Bölüm

1.3K 99 44
                                    

Bir şeyi çok isteme ya acın olur yada susarak özlediğin.

1 Ay sonra

1 ay geçmişti, günler olmuştu yeniden ailemi, hayallerimi, umutlarımı kaybedeli.

Haftalardır ne doğru düzgün bir şey yiyebiliyor nede günlük yaşantıma devam edebiliyordum. Şirket ne durumda hiç bir fikrim yoktu, aldığım bilgilere göre Doruk ilgileniyordu herşeyle, en son sanırım onunla 2 hafta önce görüşmüştük, ona kavuştuğum o hastane odasında herşeyi konuşup halletmiştik. Yılların hasretini gidermiş birbirimizi yeniden bulmuştuk.

O gün yıllar önce söz verdiğimiz gibi göz göze diz dize yeniden söz vermiştik, ama şuan, şuan en ihtiyacım olduğu zamanda yanımda yoktu.

Elbetteki mesaj atıyor, halimi hatırımı soruyordu ama dedim ya 2 hafta öncesine kadar...

Dün bütün akşam toparlanmaya çalışmıştım şimdi ise kahvaltımı zorda olsa yapıp üstümü giyinmek için odama çıkmıştım. Duşumu aldıktan sonra üstüme siyah zarif bir elbise giymiştim kendimi bildim bileli siyah elbise hep yakışırdı bana, vücut hatlarımı gözler önüne seriyordu kendimi siyahın içinde eşsiz hissediyordum.

Makyajımıda yaptıktan sonra çantamı alıp evden uzun zaman sonra çıkmıştım.
Arabaya bindiğimde son ses müzik açıp düşüncelerimden uzaklaşmak istemiştim. Açtığım şarkının verdiği heyecanla bir yandam arabayı sürmeye çalışıyor bir yandan da dans ediyordum. "Hadi yaa gell kabimee yatıyaa"

Şirketin önüne geldiğimde arabanın anahtarını görevliye verip içeri girecektim ama içimi huzursuz eden bir şeyler vardı buda duraksamama sebep olmuştu.
İçeriye girdiğimde herkesin gözleri beni bulmuştu, sorun şu ki göz önünde bulunmayı hiç sevmezdim.
Anlaşılan birinin bu insanlara çalışan olduklarını hatırlatması gerekiyordu.

"Herkes işine baksın, bana değil"

Bundan sonra şirketin tüm sorumlulukları benim üzerindeydi bu şekilde davranmazsam neler olacağını az çok tahmin ediyordum.

Yeni odama ilerlerken, arkamdan gelen sesle duraksayıp arkamı döndüm. Karşımda Akın'ı görünce konuşmasını beklemiştim.

"İmzalamanız gereken dosyalar var-" lafını bitirmesini beklemeden,

"Tamam odadayım getirirsin" dedim kafasıyla onaylayıp gitti. Normalde böyle sert bir insan değildim ama böyle olması gerekiyordu, yine herşey gibi bunada mecbur bırakılmıştım. İşte hayat herkese seçenek sunmuyor maalesef.

Akın dosyalarla kapıyı çalarak içeriye girmişti, konuşmasına izin vermeden ona Doruğu sorduğumda,

"Doruk bey odasında ancak-" duraksadığında yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu anlamıştım.

"Ancak ne" sert bir ifadeyle konuşmuştum.

"Şöyle ki sizin olmadığınız süre zarfında Doruk bey hep ilgilendi şirketle ama biraz gergin bir kaç haftadır hatta benden duymuş olmayın ama yolunda gitmeyen bir şeyler var sanırım." lafını bitirdiğinde bakışlarımı ondam çekip dosyaları imzalamaya koyuldum. Dosyaları imzaladıktan sonra hızlı adımlarla Doruğun odasına ilerledim.

Odasının önüne geldiğimde kapıyı çalıp çalmamak arasında kalmıştım ama bir anda odaya girmiş bütün gözleri üzerime çekmiştim. Doruğun yanında oturan sarışın kadın gözlerini bana dikmiş yemek istercesine süzüyordu beni. Doruk ise  anlamsız bakışlar atıyordu, yanındaki yelloz beni tanımıyor olacaktı ki

" Kapıyı boşuna mı koymuşlar oraya aptal, çalarak girsene." demişti.

Tam dudaklarımı aralamış cevap verecekken Doruğun konuşmasıyla duraksamıştım.

"Çık dışarı!"

Bu sözü yanındaki yelloza ithafen söylemişti, iyi oldu.

"A-a ama Doru-" konuşamıyordu bile.

"Çık dedim"

Bu sefer yerinden kalkmış kıvırta kıvırta topuklarını yere vurarak çıkmıştı odadan, tüm bunları yaparken bana ölümcül bakışlar atmayıda unutmamıştı.

Şuan Doruğa olan sinirimin karşısında bu yellozun yaptıkları hafif kalıyordu,

"Neden geldin?" diye saçma bir soru yöneltmişti bana, şirket benim?

"Bana anlatman gerekenler vardır belki?" diyerek yanıt vermiştim ona.

"Ne duymak istiyorsun" ama anlamsız bir şekilde gergindi.

"Dalga mı geçiyorsun benimle Doruk, haftalar öncesine kadar herşey mükemmelken neden bir anda böyle oldu..." sinirle cevap vermiştim ama çoktan dolmuş olan gözlerim bana engel oluyordu.

"Olması gereken bu Asel uzatmaya gerek yok" demişti, Asel demişti.

"Ya ne demek olması gereken ya, kolay mı geliyor sana tüm bunları yok saymak" devam edemiyordum çünkü çoktan ağlamaya başlamıştım.

"Ağlama!"

"Kahretsin Dila-" daha fazla konuşmasını istemediğimden lafını kestim.

"Gerçekten bu kadar mı senin sevgin, bu muydu hakettiğim değer." gözlerinin içine bakarak konuşuyordum ama o garipti ne gözlerime bakıyordu nede cevap veriyordu.
Bir süre böyle durduktan sonra konuşmaya başladı,

"Böyle olması gerekti Dila anla beni lütfen." kafamın içinde söyledikleri yankılanıyordu kendimi hiç iyi hissetmiyordum o anın dalgınlığıyla şunları söylemiştim,

" O zaman hani demiştin ya sana söylemediklerimi herkese haykırdım bana gelen herkese seni anlattım Dila diye... O zaman sorarlarsa sana beni sadece gülümse, ve de ki ben bir aptalım sahip çıkamadım sevdama, o kadar güzel ve saftı ki, kaldıramadım, ağır geldi, kaçtım de... " hıçkırarak söylediğim kelimeler son bulmuşken son kez gözlerinin içine bakıp odadan çıkmıştım, ne arkamdan dur gitme demişti nede peşimden gelmişti.

Odama gelince kapıyı kilitleyip içeri geçtim, duvara sırtımı yaslayıp öylece oturdum yere, göz yaşlarımı dindiremiyordum bir yandan da düşünüyordum.

En kötü halimde olmama rağmen yanımda yoktu, yıllarca içimde yaşatmaya çalıştığım ona karşı olan sayısız duygular bir anda yok olmuş gibiydi, yıllarca tek taraflı olmadığını bildiğim hasretin bir anda ölüşünü izledim daha demin ben, ama sen, herşeyi yoluna koymuşken beni nasıl yol kenarında bıraktığını hatırlayacaksın işte o gün herşey için belkide çok geç olacak...

O kadar çaresiz ve üzgünüm ki beni bu hale getiren sen olduğun halde sana sığınmak kollarında ağlamak istiyorum.

Kısa oldu biraz ama idare edin artık acelem var çıkmam gerekiyor oy ve yorum atmayı unutmayın seviyorum sizi🤍🎀

İnstagram:wattpadlaviniaa

Hali hazırda bulunan genç kız hikayesi var atayım mı okurmusunuz??

50 oy
50 yorum sınırı✨

LAVİNİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin